Ruhumun yarısı

239 28 35
                                    

Uzun sarı saçları, yıldızları andıran çilleri ile Felix changbin hyunguma sesleniyordu. Minho, jisung ve o. Felixin yanındaydılar. Eski arkadaş grubum önümde bana bakıyordu.

Felixin neşe saçan gözleri bana kaydı. Onunla birlikte artık dördüde bana bakıyordu. Minhoda, jisungda, felixte gözümü gezdirdim hepsinin gözüne bakabildim ama ona sıra gelince hep atladım. O kadar cesaretim yoktu.

İçimde ki duygular karmaşa yaşarken titreyen ellerimi masanın altına soktum. Hazır değildim ben, yeni kurduğum hayatımın yokuş aşağı gitmesine.

"Hadi gelsenize." Diyen hyungum ile dördüde masaya oturdu. Kimseden çıt çıkmıyor herkes konuşmamaya yemin etmiş gibi susuyordu. Dolan gözlerimi yoksayarak titreyen elime bakmayı kesip felixe baktım. Yüzleşmek istiyordum onlarla. Onlara karşı güçsüz görünmek istemiyor, toparlandığımı belli etmek istiyordum duruşumla.

Felixin gözünde üzüntü ve şaşkınlık vardı. Anlaşılan onlarda beklemiyordu. Bir süre sonra dayanamayıp göz temasını kesen o oldu. Kafasını aşağı eğip ellerini kucağına indirdi.

Jisunga döndüm. Beni çocuğu gibi sevip koruyan benimseyen kişiye. Yani o zamanlar öyle olduğuna inandığım kişiye. Dudaklarını ısırıyordu. Anlaşılan gergindi. Gözlerime bakmaya cesaret ettiğinde dolan gözlerini gördüm. Üzgündü.

Minho elini onun elinin üzerine koyup cesaret vermeye çalıştı. Daha sonra jisungun elini kaldırıp öpücük kondurdu. Bu hareketi ile jisung gözlerini benden çekip ona baktı. İkiside birbirine burukça gülümserken Minho onu omzuna yatırdı.

Gülümsedim. İkisi sevgili olmuştu demek. Görmek isterdim onların bu halini. Nasıl olduklarını bilmek isterdim. Ama hayatta her istediğimiz olmazmış bunu çok iyi anlamıştım.

Son kişi kalmıştı ama içimde ki kırgınlık fazla ağırdı. Ona bakamıyordum cesaretim kırılmıştı. Boş bakışlarım masada dolaşırken omzumu sıvazlayan mine döndü bakışım.

O biliyordu bu arkadaş grubunun kim olduğunu bu yüzden bana destek olmaya çalışıyordu. Gülümseyen mine karşılık verip derin bi nefes aldım. Duygu kargaşamı yok sayarak bakışlarımı siyah irislere çevirdim.

Bakışlarında bir çok duygu vardı gözlerinde her duygunun zerresi vardı. İçinde ki kopan fırtınaları anlamıştım fakat anlamamayı tercih ederdim. Acaba o da benim onun bakışından anlayıp tanıdığım gibi anlamışmıydı beni bakışlarımdan?

Sarı uzun ipeksi saçlarını kestirmiş siyaha boyatmıştı. O kıyamazdı ki saçlarına. Neden kestirmişti?

Benim o tanıdığım Hyunjin yoktu karşımda. Kendinden emin dik duruşlu Hyunjin yerine çökmüş gözleri kederli Hyunjin vardı. Yorgundu, mutsuzdu, suskundu.

"Ortam bi tık gerildi mi ne?" Changbin hyung ne kadar mırıldanarak desede hepimiz duymuştuk.

Beni inceleyen gözleri yok sayarak yüzüme yapay bi gülümseme koyup felixe döndün.

"Sonunda changbin hyungun anlattığı kişiyi öğrenebildik."

Elleri ile oynarken beceriksizce gülümseyip," evet, bende sonunda sizinle tanışmış oldum." Dedi.

"Hadi ama herkes birbirine öyle bakmak yerine tanışsın!" Diyen sabırsız hyunguma gülümsemekle yetindim.

Herkes suspus olmuş kimseden ses çıkmazken min olaya el koyup ilk adımı attı.

"Ben Kim seungmin. Jeonginin kuzeniyim."

"Christopher Bang Chan. Kısaca Chan diyebilirsiniz"

"Lee Felix."

it's not a problem//HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin