"jeongin kantine gidelim mi?"
Alayla bana soru soran minhoya sinirle baktım. Boynumdaki morlukları kapatsamda yürümekte zorlanıyo olmam beni ele vermişti ve şimdi benimle dalga geçiyorlardı.
"Siktirme belanı Minho uzak dur sevgilimden."
Hyunjin yanıma oturduğunda minhoyu uyarmıştı. Bana dönüp elinde ki çilekli sütün pipetini ambalajından çıkardı. Pipeti taktıktan sonra çilekli sütü bana uzatmıştı. Ona gülümsedikten sonra sütümü yavaş yavaş içmeye başlamıştım.
Minhonun bizim bu halimize yüzünü ekşitmesi ile gülmüştüm.
"Asla böyle bi ilişki yapmayacağım. Bu ne böyle vıcık vıcık."
Minhonun lafı biter bitmez yanımıza yeni gelen jisung kafasına vurdu.
"Ne varmış ilişkilerinde! Gül gibi ilişki. Kıskanma Minho bey. Vıcık vıcıkmış sensin vıcık!" Kaşlarını çatmış elini beline koyarak söylenen jisung beni güldürmüştü.
"Ahan geldi arıza. Ben gider hiç uğraşamam bu sincapla." Diyerek sınıftan çıkan minhoya daha da sinirlenen jis söylenerek onun arkasından gitti.
Hyunjin ve ben onların bu hallerine alıştığımızdan sadece gülerek izliyorduk. Sürekli atışıp duruyorlar, birbirlerine laf söylüyorlardı. Onların anlaşma şekli diyebiliriz ya da sevgi dilleri.
Hyunjin telefondan gelen bildirim sesiyle telefonu cebinden çıkarmış hemen mesajı okuyup bana dönmüştü.
"Lix çağırıyor bizi. Jis ve Minhoyla bahçede ki her zaman oturduğumuz acığın oradalarmış. Gidelim mi?"
"Derste sıkıntıdan elimi boyamıştım. Sen onların yanına git bende elimi yıkayıp gelirim yanınıza."
"Seni bekleye bilirim jeong."
Gülümseyip, " teşekkür ederim ama gerek yok hemen dönerim." Diyerek yanağına öpücük kondurup sıradan kalktım.
Lavaboya girdiğimde boş olduğunu fark etmemle memnunca gülümseyip elime sabun sıktım. Köpüklü elimi suya tuttuğumda aynadan kendi yansımama baktım.
Yüzümde huzurlu bi gülümseme vardı. Hyunla sevgili olduğumuzdan beri var olan bi gülümsemeydi. Gözlerim artık ağlamaktan şiş değildi. Gözlerimin içi parlıyordu resmen. O ve diğerleri bana iyi geliyordu.
Kapının serçe kapanmasıyla yansımamdan gözümü ayırıp suyu kapattıktan sonra kapıya döndüm. Soobindi.
"Sonunda seni yalnız yakaladım jeongincik." Bana sırıtarak yaklaşan soobine dediği hitapla yüzümü buruşturdum.
"Ne istiyorsun?"
Yüzünde soğuk bi sırıtış belirdi. " Hiç bir şey. Sadece gerçekler açığa çıkmalı artık. Tüm suçu sadece ben üstlenmemeliyim."
Dedikleriyle kaşlarım çatıldı sinirle. " Ne saçmalıyorsun?"
" Gerçekten çok salaksın jeong. Gerçekten hyunjinin seni benden korumak için yaklaştığını mı sandın?"
Yutkunup gözlerimi kaçırdım.
Kahkaha attı. "Sende böyle düşünmüyorsun ama ona inanmayı istiyorsun."
Evet, haklıydı.
"Seni benden korumak istemiş olabilir ama asıl neden bu değil. Minho ile iddiaya girmişti jeong." Beni süzdükten sonra, " ve anlaşılan kazandı da" dedi.
Beynimden vurulmuşa döndüm. Bu doğru olamazdı.
"H-hayır yalan söyleme bana."
Arkasına dönüp kapıyı açtı ve çıkmadan önce, "istersen ona sor." Dedi.
Dolan gözlerimle anılar bir bir zihnimde dolaştı. Hyunjinin evinde proje ödevini yaparken arkadaşlarının gelmesi ve minhonun yaptığı imalar, onlarla tanışmak için yemekhane de birlikte oturduğumuzda yine minhonun yaptığı ima.
Bana da saçma gelmişti arkadaşlarının onu uyarıp bana iyi davranmaya başlaması ama ona, onlara inanmak istemiştim.
Hızla tuvaletten çıkıp bahçeye koştum. Göz yaşlarım akarken onların yanına koştum.
"Sevgilim sonunda gel- Jeongin bu ne hal kim ağlattı seni!?"
Hyunjin anında yerinden kalkıp elini yanağıma koydu. Diğerlerinde yerinden kalkmış yanıma gelmişti. Hyunjinin elini yanağımdan çekip umutla gözlerine baktım.
"Yalan söylüyor değil mi?"Anlamadığını belli eden bakışlar atıyordu.
Diğerlerine de dönüp umutla baktım. "Yalan söyledi bana değil mi? Öyle bir şey yok değil mi?"
"Sevgilim... Anlamıyorum ne yalanı?"
Elini tuttum, becereksizce gülümsedim. "Merak etme sevgilim ben biliyorum soobin yalan söylüyor."
Hyunjinin yüzü anında sarardı. Gözlerini kaçırdı.
"Hyunjin..."
Diğerlerine de baktığımda onlarda bana bakmıyor yeri izliyordu. Göz yaşlarım artmaya başladı. İçimde tarif edemez bi acı vardı.
"Neden bakmıyorsunuz bana. Siz bi şey yapmadınız ki."
Hyunjin elimi tutup bana yaklaştı. " sevgilim sakin ol lütfen."
Hayal kırıklıyla ona baktım. Kalbimin kırılması kulaklarımda yankılandı.
Elimi hızla çekip geriye doğru adım attım. " Yaklaşma bana."
Bana doğru adım attı. "Sevgilim lütfen dinle beni."
"Sana, bana yaklaşma dedim!" Sesim tahminimden daha yüksek ve sert çıkmıştı.
"Güzel sevgilim lütfen konuşalım. Ben çok pişmanım. Sana utancımdan diyemedim. Anlatamadım. Ama işler değişti ben sana aşık oldum."
"Ben sana inanmıştım. Ben sanmıştım ki... Sanmıştım ki bana aşıksın. N-neden bana bunu yaptın?"
Gözlerinden yaş akmaya başladı. "B-ben sana aşığım sevgilim. Sen benim her şeyimsin. L-lütfen sus söyleme bunları."
Çatlayan sesiyle bana bakan hyunjine tüm kırgınlığımla baktım. Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip,"Bir insan nasıl olurda sevmediği birine bu kadar güzel bakabilir? Nasıl bu kadar Şefkatle baka bilir?" Diğerlerine döndüm. "Ben size ailem dedim. Hani beni koruyacaktınız. Neden kendinizden korumadınız?"
"Jeongin..." hyunjin hıçkırarak ağlıyordu.
"Tebrik ederim Hwang Hyunjin yine kazanan sen oldun. Artık bana katlanmak zorunda değilsin. Sen benim duygularımın katilisin."
Dizlerinin üstüne düştü. Elini uzatıp ellerimi tuttu. "B-bırakma beni. Ben en büyük k-kaybedenim."
Elimi serçe çektim ellerinden. "Devam etme oyununa. Kazandın işte. Zorlama kendini Hwang." Soğuk sesimle sakin bi şekilde konuştuktan sonra arkamı dönüp çıkışa doğru koştum.
Okuldan çıktıktan sonra ara bi sokağa girdiğimde sırtımı duvara verip içimde tuttuğum hıçkırığımı bıraktım. Kalbim çok acıyordu. Bu kadarını kaldıramazdım ki.
Yıldızım sönmüştü. Buradan, bu okuldan bu şehirden gitmek istiyordum. Kaçıp kurtulmak istiyordum.
______
Hyunjin ne piç adamsın la
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it's not a problem//Hyunin
FanfictionOkulun ucubesi Yang Jeongin ve onun zorbası Hwang Hyunjin.