Chan aldığı komutla kemerini bağladı ve arabayı çalıştırdı. Birkaç dakika sonra dışarıyı izleyen beden Chan'a dönmüştü.
"Oyunu ben kazandım di mi?"
Chan'dan cevap yerine minik bir gülümseme gelmişti. Hyunjin bunu evet kabul edip başını tekrar dışarıya çevirdi. Zaferin verdiği huzurla onu sarmalayan yorgunluğa yavaş yavaş teslim oluyordu. Göz kapaklarındaki baskıya direnmedi. Gözlerini kapattı. Arabayı saran vanilya kokusu onu güvende hissettirdi. Az önce ölümden dönmemiş gibi huzurluydu.
Bu huzurunu artık görevden vazgeçmek zorunda olmayışına bağladı. Başıboş çocuklardan iki kişiyi kurtarmış ve gördüğü kadarıyla da Chan'ın güvenini çoktan kazanmıştı. Ekibe şimdiden sızmış sayılırdı. Kendini kan kaybının verdiği tatlı uykunun kollarına bıraktı.
⋆⋆⋆
Hyunjin kulaklarını sağır edecekmiş gibi çınlatan sesle gözlerini aralamaya çalıştı. Göz kapakları sanki açılmamaya yemin etmiş gibi Hyunjin'in buyruğuna direniyorlardı. Zor da olsa uykusundan uyandı ve görüşünü düzeltmek için gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Bilinci yerine gelir gelmez bedenindeki tüm acılar benliğine hücum etmiş, yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu.
Görüşü düzeldiğinde onu bembeyaz bir tavan ve tepesindeki seruma elindeki iğneyi yapan hemşire karşılamıştı. Onu uykusundan uyandıran ses ise yanındaki monitordü. Zihni yavaş yavaş normal işleyişine döndüğünde haataneye nasıl geldiğini hatırlamaya çalıştı. Ama bir türlü hatırlayamıyordu. En son Chan'ın arabasında uykuya daldığı görüntüler vardı.
Chan onu yaralandığı için hastaneye getirmiş olmalıydı. Sırtındaki ağrı yüzünden doğrulmak istedi. Buna yeltendiğinde ise kolundaki müthiş acı buna engel olmuştu. Vurulduğunu unutan Hyunjin başını kaldırıp sargılı koluna baktı. Gözlerini diğer tarafa çevirdiğinde ise damar yolu açılmış diğer kolunu gördü.
O an beynine müthiş bir ağrı saplandığını hissetmişti. Damar yolu açılan kolunda duran parlak metal ne olduğunu kavrama yetisini alıp götürmüş gibiydi. Doğrulmak için ayağını kendine çekmeye çalıştı fakat bir şey onu engelliyordu. Her ayağını çektiğinde metalin metale çarpma sesi kulaklarında çınlıyor, içindeki korkuyu alevlendiriyordu.
Güç bela dirseği üzerinde doğrulduğunda anlayamadığı manzarayla karşılaşmıştı. Neden onu hem el hem de ayak bileklerinden yatağa kelepçelemişlerdi ki?
Hyunjin korkunun ele geçirdiği bedenini kelepçelerden kurtarmak için durmadan çekiştiriyor, niye bağlı olduğunu çözmek için hafızasını zorluyordu.
Çekiştirdiği için metal bileklerini kesmiş olmasına rağmen acısına aldırmıyordu. Tepesindeki hemşire hızla geri çekilip, donuk ama bi o kadar da korku dolu gözlerle Hyunjin'e döndü. Sonra aceleyle kapıya yönelip açar açmaz bağırdı.
"Doktor Bey suçlu hasta uyandı!"
Suçlu hasta? Hyunjin kolunu ve bacağını çekiştirmeyi duyduğu sözlerle bıraktı. Burada neler oluyordu? Cevabı hafızasında olmayan ne yapmıştı ki suçlu konumuna düşmüştü? Kalbi hızla çarpmaya başladı. Boğazı kuruyup bir çöle dönmüş gibiydi. Gözbebekleri büyümüş ne kadar korktuğunu gözler önüne seriyordu.
Daha suçlu hasta şokunu atlatamamıştı ki aralık kalan kapıda bekleyen bedenler ikinci bir şoka sebep oldu. İçeriye bakmak için dönen başlar içine su mu serpmeliydi yoksa korkusunu daha da mı arttırmalıydı hiç bilmiyordu.
Jinwoo endişeli ve üzgün bakışlarla kendisini süzüyordu. Dokunsa ağlayacak gibiydi. Yanındaki diğer beden olan Yeonjun'un ise yüzünde memnun bir sırıtış vardı. İşte o an anladı korkusunun artması gerektiğini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
FanfictionRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.