°Incheon Havalimanı Seul Güney Kore°
Hyunjin adamlar yakalandıktan sonra ilk uçakla Seul'e gelmişti. 2 saatlik yolculuğun ardından biraz dinlenmek istiyordu fakat uyuz Müdür Woobin son görevle ilgili bir toplantı düzenlemiş üstüne de Hyunjin'in katılmasını emretmişti.
3 adamın çakma pilot Hyunjin'e verdikleri konum şehirden uzak bomboş bir araziydi. Önünde de metruk sayılabilecek bir ahır vardı. Ahırın tavanı yüksek ve kapıları genişti. Tahminince helikopteri buraya saklamayı planlamışlardı.
Konum şehire uzak olduğu için trafiği de düşünürse polislerin gelmeleri uzun sürecekti. Hyunjin onlara vakit kazandırmak istedi. Helikopterin hızını asgari seviyeye çekip yakıt yettiği kadarıyla kalabileceği en uzun süre havada kaldı.
İniş yaptıklarında polisler çoktan gelmiş etraflarını sarmışlardı. Gerisi kolaydı. Helikopterden inmek için ayaklanan ilk terörist etraflarının sarıldığını anlamış ve inmekten vazgeçmişti. Elini silahına atıp susturucu takılmış namluyu Hyunjin'in alnına dayadı. Hyunjin'e "Bizi kandırdın." diye gürlüyordu. Kandırılmanın verdiği sinirle silahın emniyetini indirdi. Ateşlemeye hazırdı.
Polislerden birinin megafonla "Etrafınız sarıldı. Teslim olun." sesi yükselince birkaç saniyelik dikkati dağılan teröristin kafasını cama çevirmesiyle Hyunjin tek hamlede elinden silahı aldı. Ve adamın çirkin burnuyla buluşturdu. Fena mı yapmıştı? En azından kırdığı için estetik yaptırıp çirkin burnundan kurtulacaktı. Tabii ki hapishane şartlarında bu ne kadar mümkünse... Diğer adamlar korkudan hiçbir şey yapmadı ve ellerini havaya kaldırıp teslim oldular.
Bu kadar yorucu olayın üstüne şimdi de o uyuz herifin meymenetsiz suratıyla Hyunjin'e nutuk çekmesini dinlemek zorundaydı. Derin bir nefes verdi. Kimlik belgeleri kontrol edildikten sonra ona gülümseyen kadın görevliye göz kırpıp valizini almak için yola koyuldu.
Konveyör bandından valizini alırken Junho umarım arabamı yollamışsındır da taksi beklerken toplantıya geç kalmam dedi içinden. Hemen arkasındaki Jinwoo da valizini alıp sırıtarak kolunu Hyunjin'in omzuna attı. Tanışalı 3 ay bile olmamıştı ama çok çabuk yakınlaşmışlardı. Jinwoo çok gençti ama buna rağmen işinde iyiydi. Herkesi kendi gibi sanardı ve bu yüzden Hyunjin'de onu kollama isteği uyandırırdı. Bu yüzden onun başka bir ekiple göreve gitmesine asla izin vermezdi. Onu küçük erkek kardeşi gibi görüyordu.
Ama tek bir sorunu vardı. Hyunjin'i iyi tanıdığı için onu nasıl sinir edeceğini de iyi biliyordu. Üstelik Hyunjin ona kızamıyordu bile.
Hyunjin'in kafasını kolunun altına sıkıştırıp saçlarını bir güzel karıştırdıktan sonra
"Hyung, şef arabanı yollamış ben önden gidip otoparkta arabayı bulacağım." dedi ve öpücük atıp koşarak Hyunjin'in yanından ayrıldı.
Hyunjin arkasından küfür etmemeye çalışarak olduğu yerde durdu. Bozulan saçlarını düzeltmek için elini siyah kot pantolonunun arka cebine attı. Telefonunun ön kamerasını açıp saçlarını düzeltirken hızlı adımlarla yürüyen birisi omzuna çarptı.
Darbenin etkisiyle elindeki telefon uçup yere düştü. Geniş omuzlu simsiyah giyimli adam çarptığını fark etti ve eğilip yerdeki telefonu aldı. Siyah şapka ve siyah maskesinden neredeyse gözleri bile görünmeyen beden "Kusura bakmayın." diyerek telefonu uzattı.
Hyunjin normalde böyle olaylarda çok sinirlenir ve karşısındaki kişiye çıkışırdı. Fakat anın şaşkınlığından mı yoksa adamdan yayılan hipnoz edici vanilyalı kokudan mı donup kaldığını bilmiyordu. Kendine gelip yavaşça telefona uzandı bir yandan da ağrıyan omzunu tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
FanficRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.