Hyunjin zorlukla kendini bar kapısından içeri attı. Kafasını kapıya yaslayıp artık ciğerlerine baskı yapan soluğunu verdi. Bu adam yanındayken benliğini unutuyordu ama az önce kullanmak aklının ucundan bile geçmeyen silahla ona göz dağı vermişti. Kokusu aklını başından alıyordu, uzaklaştığı an zihni normal işleyişine geri dönüyordu.
Biraz önce yaşadıklarından sonra kesin kararını vermişti. Güçlü iradesi bile bu adamda sökmüyordu. Yarın ilk iş teşkilata gidip Şef Junho'ya bu görevi artık istemediğini söyleyecekti. Bir ton azar işiteceğinin farkındaydı ama bu kendi iyiliği içindi.
Kabul etmesi uzun sürse de Siwon bir açıdan haklıydı. Chan tehlikeliydi ve etrafındaki herkesi ateşe sürüklüyordu. Hyunjin ise yanmaya dünden razı olmaktan korkuyordu.
Hem görevden ayrıldıktan sonra birkaç aylık izin alır kafasını dinlerdi. Görüşemediği ailesini ziyaret eder sonra da ne zamandır aklında olan Toskana gezisi için yola koyulurdu. Doğal ve leziz yiyeceklerin tadını çıkarırken kendisi gibi amatörlerle birlikte manzara fotoğrafçılığı dersi alırdı. Hatta belki de sonra Amerikadaki bir istihbarat şirketinden aldığı teklifi değerlendirir burayı tamamen unuturdu.
Düşüncelerini susturup önündeki merdivenlere tırmandı. İçeri girdiğinde onu gören Donghyun, yerinden fırlayıp Hyunjin'e yöneldi. Korku ve endişe karışımı bakışlarla dağılmış Hyunjin'in kolundan tutup destek oldu.
"Hyunjin ne oldu sana? İyi misin?"
"İyiyim merak etme. Önemli bir şey yok. Birkaç dallamayla atıştık."
"Nasıl önemli bir şey yok Hyunjin? Yüzün gözün dağılmış."
Hyunjin sen bir de diğerlerini gör demek isterdi ama bu klişe cümleye nefesini harcamamaya karar verdi. Kolunu Donghyun'dan kurtarıp konuştu.
"Önemli değil dedim ya Donghyun. Sen ilk yardım çantasını tuvalete getir. Şimdi insanlar beni görüp korkmasın."
Donghyun onu başıyla onayladı ve çantayı almak için hareketlendi. Hyunjin de yönünü tuvaletlere çevirdi. Başını eğip hızlı adımlarla ilerledi. Kötü ışıkşandırma onun tarafındaydı. İçinden tuvaletin boş olmasını diledi.
Kapıyı var gücüyle itekleyip içeri girdiğinde camın önündeki bankta oturmuş bedeni gördü. Bacak bacak üstüne atmış sigarasını tüttürüyordu. Bir eliyle banktan destek alıyor diğer eli de dudakları arasındaki ince dalı sabitliyordu. Hyunjin'in içeri girişiyle bakışları ona döndü. Yüzünde hiçbir ifade değişimi olmamıştı.
Hyunjin ilerleyip bitik bedenini sigara içenin yanına bıraktı. Başını soğuk fayanslara yaslayıp zar zor açık tuttuğu gözlerini onu süzen bedene dikti. Bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı. Destek aldığı elini çekip doğruldu. Üste üste duran bacaklarını birbirinden ayırdı. Dudaklarını aralayıp sigarasını baş ve işaret parmağıyla ustaca ağzından çekti.
Dirseklerini dizlerine yaslayıp ciğerlerindeki gri dumanı serbest bıraktı. Sonra Hyunjin'e dönüp sigarasını Hyunjin'in aralık dudakları arasına yerleştirdi. Hyunjin'in dudaklarının kenarı kıvrılmıştı. Pembelikleri arasındaki dalı eliyle sabitleyip bir nefes çekti. Sigara içmekten de kokusundan da hoşlanmazdı ama şu anki durumuna verilebilecek en iyi cevabı almıştı.
"Sana yasaların burada işi olmadığını söylemiştim."
Hyunjin boğazının gıdıklayan ılık nefesi verirken güldü. Doğrulup yanındaki gibi dirseklerini dizlerine dayadı. Ağzındaki dalı çekip San'a uzattı. İkisi de birbirine bakmıyor, yerdeki fayansları inceliyordu. Bir süre sonra Hyunjin, parmakları arasındaki sıcaklık kaybolunca sigarayı yanındakinin aldığını anladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
FanficRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.