"Çünkü ben iyi olunca sen gidiyorsun."
"İyi olmak istemiyorum, seni istiyorum."
Saatler öncesinde duyduğu bu iki cümle zihninde bozuk bir plak gibi sürekli yineleniyordu kahverengi saçlının. Yolun gürültüsü ve yan koltukta uyuyan oğlanın nefes alışları dışında ses olmayan ortamda tüm düşünceleri bu birkaç sözcük tarafından esir alınmıştı.
Evden çıkarken Hyunjin'in ona olan ilgisinin tamamen işi gereği olduğuna hiç kuşkusu yoktu Chan'ın. Peki neden şimdi eskisi kadar emin olamıyordu? Tüm o duvarları iki cümle gelip yıksın diye mi örmüştü?
İlk anda Hyunjin'in tüm teslimiyetiyle ağzından dökülenlere ne diyeceğini bilememişti Chan. Birini her ne olursa olsun yanında isteyene ne denirdi bilmiyordu.
Şimdiye kadar bu nasıl hissettirirdi onu da bilmiyordu. Ama asıl kafasını kurcalayan Hyunjin'in bu hissi bilip bilmediğiydi. Ya Chan yanılıyordu ya da Hyunjin gerçekten iyi rol yapıyordu.
Bitkin dudaklardan dökülenlerden sonra alınlarını ayırdı Chan. Bir anda ona olan tüm yargılarını altüst eden cümlelerin sahibine baktı bir süre. Ağır ağır aralanan gözlerde bir yanıt beklentisi yoktu. Sanki o da biliyordu duymak istediklerini zaten duyamayacağını.
Chan her zaman duygularını içeride kendi kendine muhakeme ettikten sonra harekete geçen biri olmuştu. Ama Hyunjin'e her yaklaştığında muhakeme yeneteği ortadan kalkıyor ve geride neler olduğunu anlayamadığı için çareyi kaçmakta bulan bir Chan bırakıyordu.
Kahverengi saçlı, Hyunjin'e ona geri adım attırdığı için kızmıyordu. Neticede insanlar anlamlandıramadıkları şeylerden kaçmayı tercih ederlerdi, bunda Hyunjin'in bir suçu yoktu.
Her ne kadar Hyunjin'e bir korkak gibi görünse de bu onun savunma mekanizmasıydı. Karşısındakinden emin olduğunda ise sonuna kadar ileri adım atmaktan çekinmezdi.
İşte Chan Hyunjin'e tam olarak burada kızıyordu. Ona, ileri adım atmasını sağlayan güveni yıkıp geçtiği için kızgındı. Chan'a yalan söylediği için de kızgındı. Ve en çok da Chan yaklaşmak için yanıp tutuşurken Hyunjin onu aralarına kilometreler koymak zorunda bıraktığı için çok kızgındı.
Yine geri çekildi kahverengi saçlı. Bir kez daha kızdı Hyunjin'e... Yalnızca "Sensiz bir yere gitmiyorum Hyunjin. Buraya seni götürmeye geldim." diyebildi. Hyunjin ise onaylar biçimde başını salladı buruk bir ifadeyle.
Chan daralan zamanlarının bilinciyle yerdeki bedeni belinden kavrayıp kaldırdı. "Yürüyebilir misin?"
Hyunjin'den olumlu mırıltılar almasına rağmen yine de belinden destekledi titreyen bedeni. Onu arabaya bindirdikten sonra ısınması için klimayı açtı. Soğuktan ve yorgunluktan bitmiş siyah saçlı koltuğa yayılıp gözlerini kapattı.
Hyunjin eskisine göre daha sakin olduğu için rahatlayan Chan, otele dönüp delil bırakmadıklarından emin oldu. Adamlarını toplayıp arabaya döndüğünde Hyunjin'i uyurken bulmuştu.
Araba sıcak olmasına rağmen koltuğun bir kenarına sinmiş kollarını kendine dolamıştı. Uyurken bile ifadesinde kayıp bir çocuğun ürkekliği vardı. Onu sürekli korkusuz görmeye alışık olan için bu yeni bir manzaraydı ve bakmak canını sıkıyordu.
Ceketini çıkarıp Hyunjin'in üzerine özenle örttü. En azından Hyunjin'in kendini sardığı kollarını görmezse daha az canının sıkılacağını düşünüyordu. Yanılması bir yana öylece uyurken bile saatlerdir düşüncelerini esir alması Chan'ın baş ağrısını şiddetlendiriyordu.
Choi Siwon ve çocuklarla gerçekleştirdiği birkaç görüşmenin sonunda şu anda iki tarafın da evleri güvenli olmadığı için Siwon'un neredeyse şehir dışındaki çiftlik evinde buluşmaya karar verdiler. Siwon'a güvenebilir miydi bilmiyordu ama yanında Hyunjin olduğu sürece elinin kolunun bağlı olduğunu ve Chan'a zarar veremeyeceğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
FanficRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.