Yavaşça dolgun dudakları aralandı. "Bana karşıma çıkma dememiş miydin sen?"
Bulanık görüşünü düzeltmek için gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Sevimli görünüyordu. Karşısındaki bedenden cevap gelmeyince devam etti.
"Hasretime dayanamadın mı Chris?"
Chan, Hyunjin'in hangi durumda olursa olsun alaycı tavrından asla ödün vermemesine hayran kalıyordu. Bu haldeyken bile onunla alay etme peşindeydi.
Chan yüzüne halinden memnun bir sırıtış yerleştirdi. Hyunjin'e doğru eğildi, aralarında birkaç nefeslik mesafe vardı. Chan sıcak nefesinin onu ısıtmasına izin verdi. Gözleri kenetlendiğinde konuştu.
"Seni buradan çıkaracağım Hyunjin."
Hyunjin göz temaslarını bozup gözlerini devirdi. Bıkkınlıkla nefes verirken konuştu. "Off Chris..." Chan çatık kaşlarla gözlerini neden ondan çektiğini anlamaya çalışıyordu.
"Sana kaç kere daha oyunu nasıl istersem öyle oynadığımı söyleyeceğim?"
Chan üzerine eğildiği bedene güldü. Beklediği bir cevaptı. Kaybettiğini kabullenemeyen ve mızıkçılık yapan çocuklar gibiydi. Üstüne gitmedi, ona uyum sağladı.
"Peki o zaman neden hala buradasın? Yumruk yeme fantezin varsa sessiz kalmanı tercih ederim."
Hyunjin Chan'ın ilk kez samimi bir gülüşüne şahit olmuştu. Yüzünde beliren minik çukuru görünce o da aynı şekilde karşılık verdi. Sonra onu bekletmeden cevapladı.
"Şu arkadaki haydut kılıklı adam ağzımdan laf almaya çalışırken ne istiyorsam ötüyor da ondan. Üstelik öttüğünün farkında bile değil." Başta sinirli çıkan sesi sonlara doğru yine yerini alaycı tavrına bırakmıştı.
Chan doğrulup Hyunjin'in gözleriyle işaret ettiği tarafa bir bakış attı. Hyunjin'i yumruklayan beden neredeyse onun iki katıydı. Bu halde olmasına şaşırmadı hala hayatta olması bile mucizeydi.
Chan'ın Hyunjin'i buradan çıkarması gerekliydi. Yoksa önünde sonunda burada ölecekti ve Chan'ın buna müsaade etmeye hiç niyeti yoktu. Ama Hyunjin'i kendisiyle gelmeye ikna edemezdi. Oyunu o yönetmek istiyordu, yönetilmek ona uymayacaktı.
Chan aklına gelen fikirle sırıttı. Hyunjin'i kendi silahıyla vuracaktı. Oyunu yönettiğini sanarsa onu ikna edebilirdi. Bunun da tek yolu ona meydan okumaktı. Şimdiye kadar tanıdığına göre Hyunjin, meydan okumalara asla hayır diyemiyordu.
Onu izleyen parlak kehribar gözlere döndü. Gözlerindeki özgüvenin ona yardım etmesini diledi. Kulağına eğilip sessizce fısıldadı.
"Hadi seninle bir oyun oynayalım."
"Buradaki işim bittiğinde dışarıda seni bekliyor olacağım. Eğer 20 dakika içinde yanıma gelirsen sen kazanırsın. Ama gelemezsen içeri gelip seni ben alırım ve artık benim olursun."
Hyunjin boynuna çarpan sıcak nefesten mayışmış hissediyordu. Kulağının dibindeki adam için istemsizce boynunu eğmiş ona yer açmıştı. Birkaç saniye sonra dediklerini anlayınca dudakları aralandı.
"Benim adamım olursun diyecektin herhalde." diye konuştu boğuk bir sesle.
Chan Hyunjin'in kulağına iyice yanaştı. Ilık nefesleri siyah saçlının boynunda gezintiye çıkmıştı. Konuştukça pembelikleri Hyunjin'in tenine değiyor, değdiği yere ateş düşürüyordu.
"Hayır, öyle demeyecektim." diyip Hyunjin'in boynundan çekildi. Boynundan giden sıcaklıkla Hyunjin'in kaşları çatılmış, gözleri karşısındakini bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
FanficRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.