Chan'a göre her insanın bir zayıf noktası vardır. Olmadığını söyleyenler mi? İşte onlar en kolaylarıdır. Bir zayıflıklarının olmasından öyle korkarlar ki kendilerine bile itiraf edemezler.
Korku ve kibirle kendilerini kandırdıklarından bi haber yaşarlar. Charles Dickens'ın da Büyük Umutlar'da dediği gibi "Dünyadaki diğer tüm dolandırıcılar, kendi kendilerini dolandıranlar için bir hiçtir."
Zayıflıklarınızın olması sorun değil. Ama onları göstermeniz büyük bir sorun. Zayıflıklarınızı gösterdiğiniz an, bir başkasını onları kullandığı için suçlayamazsınız. Açık hedef olursunuz ve kendinizi mağlup edersiniz.
Chan da kendini mağlup edenlerdendi. Zayıf noktasının kız kardeşi olduğunu göstermiş ve bu mağlubiyet kardeşini hayattan koparmıştı. Bu kaybediş içinde büyüyüp tomurcuklanmış ve daha çok zayıflığı doğurmuştu.
Chan hep insanlara istediğini vermeyi seven biriydi. Çünkü sonunda hep kazançlı çıkardı. Zayıflıklarını gösterirlerdi Chan'a.
Hyunjin ilgi istiyordu. Muhtemelen dikkat çekmek çok hoşuna gidecekti. Chan da istediğini verdi. Denize oltasını atmış bir balıkçı sabrıyla büyük balığın yemi kapmasını bekledi. Öyle de oldu. Beğendiği kişinin başkasıyla dans ettiğini gören Park Hoon maço kişiliğini göz ardı edemeyip yemi kaptı. Tüm gözleri üzerinde toplayan Hyunjin onunla dans etmeliydi ona göre. Zafer bayrağını kendi elleriyle teslim etti Chan. Asıl kazanan olduğunun farkındalığıyla.
Yemi yuttuğu anda diğer bir zayıflığı olan paradan vurmuştu Chan onu. Büyük ihtimalle Park Hoon parayı güç olarak tanımlardı. Chan buna biraz katılıyordu. Ama ona göre asıl güç doğru yerde kullanıldığında tehlikeli olabilen bilgiydi. Çevik bir hareketle gizli odasının anahtarını boynundan almıştı.
Kolyenin metalik soğukluğu eline değdiğinde üzerindeki bakışları hissetti. Metalden daha soğuk ve daha keskin olan bakışların sahibi Hyunjindi. Ve daha ilginci Hyunjin gördüklerini görmezden gelmişti.
İşte o an Chan'ın içinde şüphe tohumları filizlendi. Hyunjin onun ilgisini mi istemişti yoksa istediğini sanmasını mı? Chan mı onu yem yapmıştı yoksa Hyunjin mi onu balıkçısı seçmişti?
Kafasındaki düşüncelerle dansa hazırlanan ikiliye veda edip yanlarından ayrıldı. Düşüncelerini de zaten onu bir daha görmeyeceğim diyerek sonlandırdı.
Şimdi de ben mi kendimi kandırıyorum dedi kendi kendine. Eleştirdiği şeyleri yapması onu sinir etmişti. Düşüncelerini kulaklığından gelen Jeongin'in sesi böldü. "Chan Hyung, Hanji Hyung bardağı aldı. Sıra sende."
Chan duyduğu talimatla etrafına bakındı. Elinde tepsiyle ona yaklaşan arkadaşını gördü. Tepside 5 bardak vardı. Ama birinin etrafına peçete iliştirilmişti. Dışarıdan bakıldığında öylesine yerleştirilmiş gibi dursa da Chan bunun arkadaşından bir ipucu olduğunu biliyordu. Hangi bardağın Park Hoon'un parmak izlerini taşıdığına dair bir ipucu.
Hanji yaklaştıkça Chan adımlarını hızlandırdı. Bir yandan da ceketinin düğmesini açtı. Hanji tepsiyi Chan'ın ceketinin cep hizasına kadar indirdi. Hanji'nin kendinden emin sırıtışı yüzündeki yerini almıştı. Belli etmemek adına göz göze bile gelmeyen ikilinin arasındaki mesafe kapandı.
Yan yana geldikleri an Chan sağ eliyle bardağı ceketinin sol cebine yerleştirdi. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi ceketini düzeltti ve koridorun yolunu tuttu. Hanji de garsonluğa kaldığı yerden devam edecekti.
Park Hoon'un gizli odasında 4 adımlık güvenlik önlemi mevcuttu. İlki çalışma odasının kapısında bekleyen yarım saatte bir değişen iki korumaydı. Bu gizli oda da zaten çalışma odasının içindeydi. İkincisi Park Hoon'un boynundaki anahtardı. Muhtemelen Park Hoon yanında taşımanın daha güvenli olduğunu düşünmüştü. Ne büyük yanılgı dedi Chan içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redolent | Hyunchan
Hayran KurguRastlantılara inanmayacak kadar gerçekçi bir adamı ihtimallere sıkıştıran bir ajan... Kore İstihbarat Teşkilatı'nda çalışan Hwang Hyunjin'in yeni görevi bir suç çetesinin içine sızmaktı.