26. Bölüm ❲Kırmızı❳

684 107 51
                                    

Kesik kesik aldığı nefesleri çevik adımlarına eşlik eden genç, kırmızı ledlerle aydınlatılmış merdivenlerden hışımla indi. Üstündeki gözlere aldırmadan çıkışa yönelip kendini soğuk esen rüzgara ve sokağın kalabalığına bıraktı.

Tedirginliğin sardığı bedeninin sokaktaki gözlerin hedefi olduğunu hissedince sakin olması gerektiğini düşündü. Dikkatini çekmesi gereken bir tek kişi vardı, fazlası sorun olurdu.

Derin bir nefes alıp ihtiyacı olan sakinliği elde etmeye çalıştı. İnkar edemezdi, endişeliydi. Şu ana kadar görevinin iyi ilerlediğini düşünüyordu ama asıl zor kısmına yaklaşıyordu ve tedirgin olmadan edemiyordu. Bunu korku olarak değil tedbir olarak tanımlıyordu.

Alçıda olan koluna çarpan bedenle düşüncelerinden sıyrıldı. Sokağın ortasında öylece durduğu için eğlencenin önünde bir baraj görevi görüyor, ilerlemek için birbirini ittiren insanların yolunu kapatıyordu.

Ona çarpan kişi ağız dolusu küfredip yoluna devam etti. Acıyla yüzünü buruşturan genç ise ona hiç aldırmayıp neredeyse omzundan düşecek yeşil ceketini düzeltti.

Kendine gelmek için yeterli motivasyonu bulan genç, yüzünü kapatan siyah şapkasını düzeltip yola koyuldu. İnsanların tam tersi yönüne doğru ilerlediği için kolunu sakınmak zorunda kalıyordu.

Sokağın daha sakin olan dönüş kısmına geldiğinde omzunun üstünden arkasına bakıp iç içe geçmiş kalabalığı gözleriyle taradı.

Kısa bir bakışın ardından kalabalığın içinde aradığı kişiyi göremeyince kaşları çatıldı. Endişe şimdiden düşüncelerini esir almaya başlamıştı bile. Başaramazsa patronundan yiyeceği azarı düşünüyordu. Sanki çoktan başarısız olmuş gibi zihninde kendini savunmaya geçti.

Hyunjin'in dikkatini çekmek için her şeyi yaptığına emindi. Bir tek kulağına eğilip "Seni gözetliyorum." demediği kalmıştı. Hala fark etmemişse patronunun anlattığı kadar iyi bir ajan değil demekti ve bu da Ragnar'ın onu kolayca kandırabileceği anlamına geliyordu.

Patronu Ragnar'ı hep geri planda tutardı. Bir joker kartı gibi sona saklardı onu. Zor hatta imkansız görevlerde kullanırdı. Eğer öyle olmasaydı o da çoktan Hyunjin gibi ün salardı. Hatta Hyunjin'den bile daha çok konuşulurdu.

Ragnar, Hyunjin'i küçümsemek istemiyordu fakat gözünün önünde olan şeyleri yıllardır fark etmemesi bunu kaçınılmaz kılıyordu. Patronu çalışma biçimi olarak Ragnar ile Hyunjin'i birbirine çok benzettiğini söylese de Ragnar'ın buna katıldığı pek söylenemezdi. O, duygusal anlamda birilerine bağımlı olmamasıyla Hyunjin'den ayrılıyordu. Üstelik merhamet denen acizlikten yoksundu kendine göre.

Hyunjin ile birçok kez karşılaşmalarına rağmen muhtemelen Hyunjin onu ilk kez fark edecekti. Bu içinde bir kıpırtıya neden oldu. Onu alt edecek olma düşüncesi onu heyecanlandırıyordu. Otoparkın önüne geldiğinde sırıttı. Parlak kırmızı saçlarını şapkasından kurtarıp düzeltti ve şapkasını tekrar yerine oturttu.

Otoparkın girişine geldiğinde cebindeki buruşmuş kağıdı çıkardı. Arabayı nereye park ettiğinin bilgisini aklına kazıyıp kağıdı tekrar cebine sokuşturdu. Girişteki görevliye selam verip doğruca R-3 isimli park yerine yöneldi.

Ağır adımlarına eşdeğer yavaşlıkta yanan led ışıklarının cızırtısını bastırmak için ıslık çalıyordu. Kimsenin olmadığı otoparkta adım seslerine karışan ıslığı hoşuna gidiyordu. Son birkaç cızırtıyla ışıklar yandı ve parlak kırmızı spor arabasını gördü.

Şimdi ne yapmalıydı? Hyunjin'in onu takip etmesini mi beklemeliydi yoksa patronunun sözünden çıkıp onu bu gece zil zurna sarhoşken öldürmeli miydi?

Redolent | HyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin