Karşı kaldırıma geçtiğimizde ister istemez Seungmin'in gülümsediğini farkettim. Tekrar başım eğik bir şekilde kaldırım taşlarına bakarak yürüyordum. İnsanların yüzlerine bakmak rahatsız hissettiriyordu. Seungmin'le öylece yürürken hiç konuşmadık. En son da sessizliği o bozdu.
"Hyung şu kırtasiyeye girelim mi?"
Başımı kaldırıp işaret ettiği yere baktım.
"Olur girelim."
İçeri girince klimanın soğukluğu tüm vücudumu esir alırken içimden titremek geldi. Seungmin hemen kitapların olduğu yere giderken ben de süper kahraman oyuncaklarının olduğu yere...
Kendimi bildim bileli süper kahramanları çok severdim. Özellikle Batman'i!Hevesli bir şekilde oyuncakları incelerken hiç beklemediğim anda da bulunduğum yere küçük bir erkek çocuğu geldi. Oyuncaklara bakmaya başladı. Büyük bir heyecanla bakıyor, onlara sahip olmak için can atıyordu. Elime Batman'li amigurumiyi alıp geri çekildim ve küçük çocuğu izlemeye başladım. Çok geçmeden annesi olduğunu düşündüğüm genç bir kadın yanımıza geldi.
"Seçtin mi istediğini oğlum?"
Kadının bu sevgi dolu bakışları içimi ısırken bir yandan kalbimin kırıldığını hissettim.
Küçüktüm, çok küçük...
Annem bana ilk oyuncak aldığında ne kadar mutlu olmuştum hatırlıyorum. Annemin bana aldığı tek bir oyuncak vardı ama onu da babam kırmıştı. Hem de hiç oynamamıştım. Başka da oyuncak alınmamıştı bana. İçimdeki çocuk kırgındı. Hâlâ bir oyuncak bekliyordu belki de. 18 yaşına gelmiştim ama ne kadar büyümüş olursam olayım içimdeki çocuk oyun oynamaya ve bir oyuncağa muhtaçtı. Babam da bana bir çocukluk borçluydu. Şimdi istediğim kadar oyuncak alabilirdim param vardı çünkü. Ama annem yoktu. Yüzlerce oyuncağım olsa neye yarar annem olmayınca?Gözlerim yavaş yavaş dolarken arkamda farkettiğim hateketlilikle gözümü silip arkamı döndüm. Seungmin elinde kitaplarla bana bakıyordu. Elindeki 6 kitabı görünce istemsizce garip garip bakmıştım. Değişik bakışlarım onu huzursuz etmiş gibi öksürdü ve yüzüne tebessüm yerleştirdi.
"İyi misin Hyung? Gözlerin dolmuş gibi sanki?"
Başımı iki yana salladım reddedercesine.
"Yok, gidelim işin bittiyse."
Önümden yürürken ben de arkasından amigurumim ile kasaya ilerliyordum. Kitapları kasiyere verdi ve parayı ödedi. Ben de oyalanmadan oyuncağımı verip parasını ödedim ve kırtasiyeden çıktık. Yine kaldırımda yürürken elimdeki oyuncağa bakıp gülümsüyordum.
Nihayet sahil kordonuna geldiğimizde Seungmin yanımdan geçip gitti ve çimlere bağdaş kurup oturdu. Ben de yanına gidip oturdum. Hava hafif serindi ve bu beni rahatsız etmiyordu, aksine rahatlatıyordu. Seungmin çantasından çıkardığı bitterli kurabiyenin paketini açıp önümüze koydu. Ardından içinden bir tane alıp ağzına attı.
"Bugün iyi görünmüyorsun Hyung? Biliyosun neredeyse yazın başından beri yanına geliyorum. Önceden en azından konuşurdun ama son zamanlarda benimle konuşmuyorsun. Anlatmak ister misin?"
Önümüzdeki kurabiyeden bir tane alıp ısırdım. Bakışlarım Seungmin'e döndü.
"Tanımadığım insanların içine girmekten nefret ederim Seungmin. Dershanede az da olsa anlamışsındır. İnsanlardan uzak durmayı tercih ediyorum."
Seungmin'in bakışlarında mahcubiyet vardı. Canını sıkmak istememiştim. Öyle birisi değildim sadece stres oluyordum ve bu beni yoruyordu. Elimdeki kurabiyeyi tekrar ısırıp konuşmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Ac S' | chanmin
Ficção Adolescente"Beni kandırmak çocuk oyuncağıydı. Çünkü kolay birisiydim. Her zamanki gibi..." ~