"Sen hasta değilsin ki zaten. Sadece yemek yemediğin için vücudun farklı tepkiler göstermiş. Hiçbir şeyin yok."
"Hayır... Seongjin... Seongjin'in beni iyileştirmesini istiyorum."
Cevap vermedi. Şuan gözlerimi açıp etrafa bakabilirdim hatta ayağa bile kalkabilirdim ama dedim ya, yorgundum ve sadece ağlamak istiyordum. Hiçbir şey söylemeyince gözlerimi aralayıp ona doğru baktım. Hastane ışıkları gözlerimi aldığı için pek göremiyordum zaten. Dalgındı sanırım.
"Chan."
Bir şey söylemeden diyeceği şeyi tamamlamasını bekledim.
"Sana söz veriyorum Seongjin'i sana getireceğim." dedi sertçe yutkunarak.
Ağlamaya devam ettim. Ama bu sefer buruk bir mutluluk vardı içimde, öyle ağlıyordum. Saatin kaç olduğu umrumda değildi. Dershaneye de geç kalmış olmalıydım. Buraya da nasıl geldim hiçbir fikrim yoktu ama Wook hyungun getirdiği apaçık ortadaydı. Derin nefes alıp vermeye başladım. Başımı çevirdim diğer tarafta, hastane yatağının yanında büyük bir masa vardı. Kolumu uzatıp zorla üzerindeki peçeteyi alıp gözlerimi sildim. Kollarımdan destek alarak arkama yaslanmaya çalıştım sonra.
"Chan, sen burda dinlen. Ben birkaç saate gelirim olur mu?" diyerek ayaklandı.
"Nereye gidiyorsun?"
"Evdeki kolileri diğer eve taşıyacağım, ayrıca yemek istediğin ne var?" dedi cebine telefonu koyarken.
Omzumu silkip saçımı kaşıdım.
"Ben yerim bir şeyler, telefonumu verir misin?" dedim elimi uzatırken.
Başını sallayınca Kapının oradaki komodinin üzerinden telefonumu alıp bana verdi."Aç kalma tamam mı?"
"Tamam, görüşürüz."
Gülümsedikten sonra kapıdan çıkışını izledim. Ardından telefonu açıp kimlerden mesaj geldiğine baktım. Tabi saate bakmayı da unutmadım. Öğlen olduğunu falan düşünüyordum ama çok şaşırmıştım çünkü saat sabahın 4'üydü. Zaman algımı da kaybetmiştim sanki. Seongjin'den hiçbir mesaj yoktu. Yazmasını istiyordum lanet olsun yazmalıydı bu çocuk bana!
Gözlerim tekrardan dolarken ağlamamak için derin nefes alıp vermeye devam ettim. Ardından telefonum çalınca ekrana baktım. Bu saatte bu salak neden arıyordu inanın bilmiyorum ama açmak da istiyordum. Aç tuşuna basıp kulağıma götürürken bağırması üzerine telefonu uzaklaştırıp yüzümü buruşturdum.
"Lan yine ne boklar yedin de hastanedesin! Enişten aradı Chan'ın yanına git diye."
"Gelmek zorunda değilsin." dedim karşımdakinin aksine sakin bir sesle.
"Salak sen hastanedesin ve ben evde yatacağım öyle mi?! Geliyorum tabii ki. Ayrıca Jungkook'u da çağırdım mal uyuyo ama gelir birkaç saate."
Gözlerimi devirdim.
"Benim yüzümden uykunuzdan olmanıza gerek yok Changbin. Gerçekten ben iyiyim... Ayrıca eniştem senin numaranı nereden biliyor?"
Changbine hesap sorarken içeriye elinde yemek tepsisiyle hemşire girdi. Gülümseyerek tepsiyi masaya bıraktı ve perdeleri kapattı. O orada oyalanırken ben Changbinin eniştem hakkında söylediğini dinleyememiştim.
"İyi tamam." dedim geçiştirerek. Ardından telefonu kapatıp Seongjin ile olan sohbetimize girdim. İlgi manyağı değildim ama Seongjin'in tüm gün benimle ilgilenmesini istiyordum. Hastane yatağını ve yanımdaki serumu çekip ona gönderdim.
-Channs:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fake Ac S' | chanmin
Teen Fiction"Beni kandırmak çocuk oyuncağıydı. Çünkü kolay birisiydim. Her zamanki gibi..." ~