0.5

8.6K 434 6
                                    

Ela: Taramalı silah gibisin bebeğim, kötü mü kaydetmişim? (10.32)

TaramalıSilah: U dönüşünde iyisin güzellik. Beğendim. :) (10.34)

TaramalıSilah: Okulda mısın?

Ela: Tatil, arkadaşlarımla gezeceğiz. Ona hazırlanıyorum.

TaramalıSilah: Sabah sabah? Nereye küçük hanım?

Ela: Lunaparka giriyorum kocişimmm! Emre ve Melis'le.

Ela: Çok eğleneceğiz!

TaramalıSilah: İyi eğlenceler o zaman sana güzellik. :)

Ela: Hazırlanırken konuşalım mı?

TaramalıSilah: Arıyorum.

Telefon çalmaya başladığında gülümsedim. Telefonu aynaya dayadım. Makyaj malzemelerimim olduğu çantamı açıp fondötenimi aldım. Fırçayla yüzüme sürerken bir yandan da aramayı açtım. Görüntülü olduğunu birkaç dakika sonra fark etmiştim. Bunu sorun etmemiştim.

"Günaydın!" Gülümseyerek seslendim. Fırçayı yüzüme tekrardan yaklaştırdım. Dağıtmaya başladım, göz ucuyla kameraya bakıyordum. Yüzündeki büyük tebessümle beni izlediğinin farkındaydım.

"Günaydın, nasılsın?" Gülümsedim ve fondöteni bıraktım, allığa uzanırken gülümseyerek cevapladım.

"Çok iyiyim! Enerjim full, güne hazırım." Dedim ve kasımı gösteriyormuş gibi yaptım, küçük bir kahkaha attığında gülümsedim ve allık fırçasını yanağımda gezdirdim. Aynadan uzaklaştım. Kendimi inceliyordum. Beğenmiştim. "Oldu gibi, değil mi?"

"Güzel kızsın, neden böyle saçma sapan şeyleri tenine sürüyorsun?" Gülümsedim ve kafamı omzuma yatırdım. Yüzümü tekrardan inceledim. Güzeldim, güzellik algılarına uyuyordum. Fakat kendimi beğenemiyordum. Ortaokul zorbalıkları beni etkilemişti, 6 yıldır makyajsız dışarı çıkamaz durumda olmuştum.

"Bilmiyorum. Böyle rahat hissedemiyorum." Gülümsemem yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı, elimdeki fırçayı bıraktım. "Neyse boş ver."

"Şu mat pembe tonlarındaki ruju sürsene, sana çok yakışır." Kafamı kaldırdım ve kameraya döndüm. Gülümseyerek önümü gösteriyordu. Mat ruju elime alıp kameraya yaklaştırdım. "Heh onu, çok güzel olmaz mı?"

"Aşkım, bebeğim, kocişim." Dedim sitem dolu sözlerimle. "Bir tanem, bu pembe mi?" Kahverengi ve pembe arasındaki bir tondu, fakat asla pembe değildi. Asla.

"Canımın içi, değil mi pembe?" Dedi aynı sitem dolu sözlerle. Ciddiliğimi takınarak ona baktım. Rujun kapağını açtım. Alt dudağıma sürüp çektim, uzaklaşıp kendime baktım. Giyeceğim kıyafete yakışırdı. Kameraya çevirdim kafamı. "Pespembe yuh!"

"Sana yuh!" Dedim, ardından dayanamayarak küçük bir kahkaha attım. "Kahverengi neredeyse." Dedim kameraya daha çok yaklaştırarak. Gözlerini kısarak kameraya yaklaştığında gülümsedim.

"Sanırım." Dedi ve kameradan uzaklaştı. Dudağımın üst kısmına ruju sürdüm ve kapatıp çantama attım. Maskarayı çantamda aramaya başladım. Telefondan gelen kapı sesiyle kafamı telefona çevirdim.

"Abi ne yapıyorsun Allah aşkına?" Tanımadığım bir erkek sesi duyulmasıyla sessizleştim ve maskarayı sürmeye başladım. Göz ucuyla kameraya bakıyordum.

"Gökhan ne zamandır iznim olmadan odaya giriliyor?" Birden bastırmasıyla olduğum yerde sıçradım. Kendini sakinleştirip devam etti. "Sorgulayacak seviyede olduğunu düşünmüyorum."

"Kusura bakma abi, sadece silah için adamların geldiği söyleyecektim. Misafir odasındalar." Kafasını sallayarak onu onayladı, kameraya bakıp tekrardan Gökhan'a döndü. Gökhan bir şey anlamış olacak ki odadan çıktı. Kaya telefonu eline aldı.

"Ela, benim misafirlerin yanına gitmem gerekiyor. Kapatacağım." Dediğinde makyaj malzemelerimi bir kutuya koydum. "Arkadaşlarınla iyi eğlenceler, geldiğinde mesajını bekliyor olacağım."

"Tamam! Görüşürüz." Dedim gülümseyerek, arama bittiğinde kendi kendime gülümsedim. Güzel geçen bir aramaydı. Elimdeki makyaj çantasını bıraktım. Giyeceklerimi alırken saate son kez baktım. Gitmem gerekiyordu.

Gmail Hatası|TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin