nine

3.2K 273 142
                                    

Minho iğrenç bir baş ağrısı ve bulantı hissiyle uyandı. Saatin kaç olduğunu, hangi günde olduğunu kesinlikle bilmiyordu. Güneş ışığı geçirmeyen koyu renkli uzun karartma perdeler kapalıydı. Bu yüzden odanın içi loştu. Minho gözlerini perdeye diktiğinde içeri sızmaya çalışan güneş ışığını fark ettiğinde gündüz olduğunu anladı.

Dirseklerinin üzerinde kalktı ve sendeleyerek perdeye yürüdü. Karartma perdeleri iki yana açtı ve güneş ışığı şimdi odayı tamamen dolduruyordu. Pencerenin kulpunu çevirip pencerenin kanadını açtı. Artık güneş ışığının yanında temiz hava da içeri geliyordu.

Minho başını uzattığında takım elbise giymiş adamlardan birkaçının bahçede gezindiğini görebiliyordu. Özellikle Minho'nun penceresine yakın yerlerde volta atıyorlardı. Sebebi açıktı, Minho'nun pencereden atlayıp kaçmasını önlemek.

Minho kapana kısıldığını biliyordu. Dün geceye dair hatırladığı tek şey delicesine içip kustuğuydu. İyi ama en son telefonunu kapatmıştı. Chan'ın ya da Jeongin'in kendisini bulması imkansızdı. Eve nasıl geri dönmüştü?

Ağrıyan başıyla dün gecenin ve bundan sonra olacakların hesabını yaptı. Kendisini Jeongin'in bulduğunu ve Chan'ın bundan haberinin olmamasını umdu. Aksi takdirde olacakları hayal bile etmek istemedi.

Telefonunun nerede olduğunu aramak için ayağa kalktı. Karmaşık yorganın arasında bulabilmişti. Kapıda dönen kilidin sesini duyduğunda kalbi hızla attı. Hayır buraya gelemezdi çünkü şehir dışında olacağını söylemişti.

Ya gitmediyse? Ya geri döndüyse?

Kapı açıldığında içeri Jeongin girdi. Yine ruhsuz bir ifadeyle bakıyordu. Minho gözlerini kaçırdı.

''Merhaba Bay Lee. Daha iyi misiniz?''

''Dün gece...'' Minho sızlayan başının verdiği acıyla gözlerini kapattı.

''Ne oldu?''

''Dün gece sarhoş oldunuz Bay Lee.''

''Nerede sarhoş oldum?'' Korkarak sordu. Lanet olsun! Hiçbir şey hatırlamıyordu bile.

''Gece kulübündeydiniz Bay Lee. Sizi bulduğumda oldukça sarhoştunuz ve birkaç kez kustunuz.''

''Beni nasıl buldun ki? Telefonum kapalıydı.''

''Bay Bang'ı aramışsınız ve o da beni sizi almam için gönderdi.''

Minho bembeyaz olurken yutkunamadı. Dudaklarını stresle yaladıktan sonra yeniden ağzını açtı.

''Tüm bu olanları biliyor mu?'' Korkarak sordu.

Jeongin derin bir nefes aldı.

''Biliyor.''

Minho ağlamak istiyordu. Bitmişti, her şey bitmişti. Bu defa mahvolmuştu.

''Bay Lee.'' Jeongin çocuğun stres olmuş halini gördüğünde işe yaramayacağını bilse bile onu rahatlatmak istedi.

''Bay Bang yarın gece dönecek ve o gelene kadar bu odadan çıkmanız yasak. İsterseniz onu arayın belki konuşmak bir şeyleri yumuşatabilir.''

Minho'nun hapı yuttuğunun Jeongin de farkındaydı. Bu yüzden yumuşatmasını söylüyordu ya zaten.

''Tekrar geleceğim. O zamana kadar burada kalmak zorundasınız.''

''Duş almalıyım.''

''Bunu yapmaya yetkiniz yok.''

''Ne?''

''Bay Bang gelene kadar yalnızca bu odada kalmak zorundasınız. Size yardımcı olmayı çok isterdim ancak benim de buna yetkim yok.''

baby one more time | banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin