eighteen

2.6K 246 469
                                    

Bu bölüm Chan'ın geçmişine göz atacağız. Jeongin ile tanışmasını ve Jisung ile olan merak edilen ilişkisini de anlattım. Yorum yapmadan geçmezseniz çok mutlu olurumm :>

Chan eve geri döndüğünde akşamüzeriydi. Hiç kimseyle konuşmadan direkt odasına gitti ve boydan boya olan camdan batan güneşin kızıla boyadığı gökyüzüne baktı bir süre. Telefonu çalmaya başladığında dikkati dağıldı ve asla muhatap olmak istemediği kişinin aradığını gördü.

Ne yüzle arayabiliyordu? Onunla yıllar önce kesmişti tüm ilişkisini. Şimdi ne hakla konuşmak istiyordu?

Yüzüne kapatmak istese de içindeki öfkesini de kusmak istiyordu. Bu yüzden telefonu hırsla açtı.

''Ne istiyorsun?''

''Christopher yapma lütfen.''

''Bana o isimle seslenme!''

''Her ne kadar kabul etmesen de sen benim oğlumsun Jung Christopher.''

Şimdi öfke tam anlamıyla vücudunu ele geçirmişti. Chan'ın damarlarında kanla birlikte öfke de dolaşıyordu.

''Ben senin hiçbir şeyin değilim. Bana o isimle seslenmeyi bırak. Yirmi iki yıl önce beni bırakıp nereye siktir olup gittiysen şimdi de bırak peşimi git! Senin sesini duymak bile bana sadece acı veriyor!''

Telefonu kapatırken hıçkırdı ve sırtını duvara dayayarak yere çöktü. Öyle içli ağlıyordu ki tüm geçmişini ve çocukluğunu, çektiği tüm acıları unutmak istercesine ağlıyordu.

Çok zengin olmasının bir önemi yoktu. O hiçbir zaman anne ve baba sevgisi görmemişti. Evlat edindikleri Bang ailesi ona bir robottan farksız davranmıştı.

Jung Christopher çocuk esirgeme kurumuna annesi tarafından bırakıldığında sekiz yaşındaydı. Birçok şeyi anlayacak yaştaydı ancak yine de anlam veremediği bazı şeyler vardı. Babası neredeydi? Onu neden tanımıyordu? Annesi neden onu buraya getirmişti ve neden gidecekti? Artık birlikte yaşamayacaklar mıydı? Bundan sonra ne olacaktı?

Çocuk esirgeme kurumundaki çocukların yaş aralığı genel olarak dört ila on arasında değişiyordu. Daha büyük yaşta çocuklar da vardı ancak dört on yaş arası grup en fazlaydı.

Çocuk esirgeme kurumunun personelleri iyi insanlardı. Çocuklarla güzelce ilgileniyorlardı ve çocuklar da uslu yetişiyordu. Christopher hayata küsmüş içine kapanık bir çocuktu. Genelde tek başına takılıyordu.

Annesini bir daha görmemişti. Belki de tepkisini bu şekilde ortaya koyuyordu, kendine zarar vererek. Gerekmedikçe ve kendisine bir şey sorulmadığı sürece konuşmuyordu. Diğer çocuklar da ondan uzak duruyordu. Christopher'ın ise zaten bir arkadaşa ihtiyacı yoktu.

Bir gün çocuk esirgeme kurumuna çok küçük bir çocuk geldi. Diğerlerinden çok küçüktü ve henüz iki yaşındaydı. Kısık gözleri ve güleç bir yüzü vardı. Zaten çocuk da sürekli gülümsüyordu. Belki de başına gelen şeyleri henüz idrak edemediği için böyle mutluydu.

Zavallı çocuk!

Christopher adının Yang Jeongin olduğunu öğrendiği bu bebeğe kendini çok yakın hissetti. Jeongin iki yaşında olduğu için yaşıtlarının olduğu başka bir odada kalıyordu ancak Christopher sürekli yanına gidiyordu. Görevli personelin izniyle onu kucağına alıp severdi. Kardeşi gibi olmuştu. Annesinin ve babasının yokluğunu Jeongin ile unuttu.

Sekiz yaşındaki kendisine bir gün buradan çıktığında onu yanına alacağına dair söz verdi.

Yıllar geçti ve ikisi de büyüdü. Christopher on dört yaşındaydı ve küçük Jeongin ise sekiz yaşına yeni basmıştı. Aralarındaki ilişki hiç bozulmadan her geçen gün daha güçlenerek artmaya devam ediyordu.

baby one more time | banginhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin