Bölüm müziği; Pink-True Love♡
(Furkan'dan)
Ne yani? Bu kızların başında sabaha kadar duracağımı mı sandınız? O kadar da saf gözükmüyorsunuz ama... Derin'ler gittikten sonra yarım saat orada kaldım. Sonra da sanki acil bir telefon gelmiş gibi yapıp kızların yanından ayrıldım. Otele dönerken, Buket arabasıyla yanımda durdu. Camın içerisinden "Gelsene yakışıklı!" diye bağırmıştı.
"Ne var, ne istiyosun?"
"5 dakikacık konuşmak..."
"Ne hakkında?"
"Derin ve sen..."
İşte sihirli sözcüğü söylemişti. Kendimi arabanın içinde bulduğumda anladım.
"Başla artık. Zamanım yok!"
"Burada mı? Biraz bekle yakışıklı... Az kaldı..."
Kafeye benzer bir yerin önünde durdu. Arabayı park ettikten sonra beraber içeri geçtik. Masaya oturduğumda daha fazla sabrım kalmamıştı.
"Hadi ama!! Ne anlatacaksan başla artık!!"
"Sabırsızız öyle mi?!"
"Seni boğduğumda anlarsın..."
"Tamam tamam... Bir anlaşmaya var mısın Furkan Dönmez?!"
---
(Baran'dan)
Hayır burada da uyulur mu ya? Ama o kadar sevimli bi şekilde uyuyor ki... Beren'de onun omzunda ikisi de sızmıştı. Derin'i eşek ölüsü gibi olan Beren'den kurtarmayı başardığımda onu odaya kadar taşıdım.Telefonum çalıyordu. Dışarı çıktım ama yetişemedim... Bir insan uyurken bile nasıl bu kadar şirin olabilirdi ki?! Beni düşüncelerimden ayıran şey, arkadan Furkan'ın bağırmasıydı.
"Şimdi anlaşıldı beni neden kovduğunuz!!"
"Furkan defol!"
"Tabi. Sadece küçük bir işim var. Ondan sonra gideceğim. Fakat yanımda Derin'de olacak..."
"Yine ne geveliyorsun sen?!"
"Seni ilgilendirdiğini pek sanmıyorum!"
Yine saçma sapan şeyler geveledikten sonra kendi odasına geçti. Bende Derin'in yanına gittim. Saat 12 olmuştu bile. Hemen Derin'in yanına kıvrıldım. Fırsat bu fırsat!!
---
Kıpırdanmalarıyla gözümü açtım. Benden önce uyanmıştı.
"Günaydın şebek..."
"Kızmadın mı cidden?"
Dudaklarımda onun dudaklarını hissettim.
"Seni seviyorum..."
Kapının çalmasıyla ikimizde yerimizde doğrulduk. Bu güzel anı kim bozduysa acısını ondan çıkarıcam. Insan odasında bari rahat bırakılır. Kapıyı açtım. Ve karşımda Berke vardı. Tabi ki de böyle bir mallığı ondan başkası yapamazdı.
"Ne var Berke?!"
"Sanada günaydın Barancım..."
"Ne istiyorsun?!"
"Kahvaltıya gelmeyi planlıyo musunuz diycektim. Saat 11 oldu da..."
"Siz gidin. Biz yaparız bir şeyler..."
"Beraber yapalım işte."
"Ne planlıyorsun yine?"
"Kahvaltı için adaya gidelim mi? Kayık kiralarız..."
"İyi sen ayarla bizde hazırlanıp geliriz. Beren?"
"O aşağıda beni bekliyor..." deyip sırıtmaya başladı. Sonrada kulağıma eğilip "Dün geceyi sana borçluyum..." dedi ve zıplaya zıplaya gitti. İster istemez güldüm. Şapşal!!
"Ne olmuş?"
"Kahvaltı zamanı..."
---
(Derin'den)
Şu an kayığa biniyoruz ama ölme ihtimalimiz %1000. Çünkü kaptanımız Berke! Bırak kayığı, hayatında hiç alışveriş arabası bile sürmemiş Berke'den bahsettiğimiz için... Gayet normal.
"Ee... Nerede yapıcaz kahvaltıyı?? Açım oğlum ben!! "
"Az sabret! "
Sonunda ada gözükünce "Kara göründü!!" diye bağırdım. Şu an adayı bile yiyebilirdim. (Bunda ciddiyim!) Baran benden önce inmişti. Elini uzatıp "Gel buraya Bayan Kıtlıktan Çıkmış..." dedi. Tam elimi uzatıcakken beni yine bi hamlede kucağına aldı. Denizde yürüyodu ve üstüme şu sıçrayıp duruyordu.
"Yavaş gitsene! Islandım sayende!"
"Ne yapayım çok ağırsın..."
"Piss... Ben mi dedim al diye. Git konuşmuyorum seninle..." deyip kucağından indim. Tam bir pislik. Önden hızlı hızlı yürüyordum ve önümde ki taş sağolsun (Evet her şeye atarlanırım ben...) yere yapıştım. Hayır ama... Yine mi? Hayır ben anlamıyorum nasıl her seferinde rezil olmayı beceriyorum? Bu da büyük emek sonuçta! Bir hava atmayı beceremiyorum! Öpüşmediğim bi kum kalmıştı onu da yaptım sonunda!
"Bensiz bir hiç olduğunu kabul et artık..."
"Hiç te bile. Ben bilerek düştüm. Hatta düşmedim. Sadece fazla hızlı oturdum... Biyoloji en sevdiğim derste..."
"Bu yüzden mi her sene biyolojin 2 geliyor?" diye aradan Beren çıktı. Bu da demek oluyor ki aileden biriyle tatile gitmek YOK! Tamam kızardığımı biliyorum...
Elimden tutup kalkmama yardım etti. DE-JA-VU! Sanırsam o da benimle aynı şeyi düşünüyodu ki yarım ağız sırıtmasından belliydi. "İlk tanışmamız." diye ikimizde aynı anda söyleyip birbirimize baktık. Fazla mı seviyorum ne?
---
"Ondan da ver. Ha bak ben bunu görmemiştim bundan bol bol ver. Aaa ondan da var mıydı ki? Neyse sen ondan da ver. Ha bak bir de-"
"Derin yeter! Kıtlıktan mı çıktın aşkım sen?!"
"Bana ne... Bekletmeyecektiniz o kadar."
"Tamam da boğulacaksın yeter!!"
"Ya lokmalarımı mı sayıyorsun sen?!"
"Ama Derin çocuk haklı. Nefes bile almıyorsun yerken..." Bunu diyen de Berke'ydi. Hepsi toplaşmış beni dışlıyolar... Bak sen ya...
"Üf tamam tamam. Hem doydum ben. Sizin yemeğinize de kalmadım ayrıca..."
Kalkıp telefon çeken bir yer aramaya başladım. Ormana doğru bir yol vardı ama orman deyince... hemen aklıma o anlar geldi. Baran'ın o kızı öpmesi... Uff tamam... Bir daha ormana mormana gitmek YOK! Evet bugün kural günümdeyim de...
Alamanya'dan herkese selağmm... Yazarınız burada bile yazmayı ihmal etmiyo evet. Kıymetinizi bilin...✈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Şebek (Tamamlandı)
ChickLitİnsanlar n'apıyodu? Oksijen al, karbondioksit ver. Oksijen O; Karbondioksit CO2. Kafam hâlâ yerinde mi diye kontrol ederken kolum sert bi şeye çarptı. Gözlerimi araladım ve bu sert şeyin ne olduğunu algılamaya çalıştım. Bu... Cidden...Mükemmeldi...