31~"Olcay gitmiş!"

1.7K 106 8
                                    

Hadise - Yetenek•

Kapının ritimli gümbürtüsüyle gözlerimi araladım. Yastığı kafama gömdüm ve uykuma kaldığım yerden devam ettim. Hareketlenme ve ayak seslerinden Beren'in kalkmış olduğunu anladım ve hafifçe kafamı kaldırdım.

"Ne oldu Umut?"

"Beren'ciğim, çok kibarsın canım. Ve ayrıca ağbiye ne oldu?"

"Ya söyle, ya da defol."

"Çekil içeri geçeceğim."

İçeri girdi ve bende kafamı tekrardan yatağa gömdüm. Vücudumu sarsmasını umursamayarak, uyumaya çalışıyordum -ki sonuç sıfır!

Hışımla yatakta doğruldum. "Ne istiyorsun ağbi?"

"Bugün antreman yok, gezelim mi diyecektim."

"Kendine başka bir partner bul. Çünkü bugün planlarım arasında tüm gün uyumak var." dedim kendimi yatağa atıp.

"Peki. Bende o zaman Olcay ve sevgilisiyle giderim."

"Ne? Olcay'ın sevgilisi mi varmış?" dedim hemen kalkıp.

"Off... Kızı görsen, var ya hatun taş kızım!"

"Ne zamandan beri varmış, kimmiş, adı neymiş, kaç yaşındaymış, Olcay'ı ne zamandan beri tanıyo-"

"Çok konuşma Derin. Bekletmek istemiyorum onları..."

Kapıya doğru yöneldi. Yataktan tökezleyerek kalktım ve bağırarak "Tamam dur! Beni bekle hemen geliyorum!" dedim ve elime aldığım giysilerle lavaboya girdim. Önceki rekorumu kırıp bir kaç saniyede dışarı çıktım.

Dışarı çıktığımda her zamanki gibi beni takmamış ve gitmişti. Ayakkabılarımı giyip peşinden koştum. Kapıyı çekmeyi unuttuğum için tekrar geri gittim ve kapadım.

Hızlı adımlarımın yanında bazende koştum. Ve sonunda ağbime ulaşmayı başardım.

"Sorularımın hepsinin cevabını alabilir miyim?"

"Gidince zaten cevabını alacaksın Small Biricik."

Gözlerimi kısarak ona baktım. "Sen ne zamandan beri tanıyorsun?"

"Birkaç gündür."

"Ya ağbi net cevap ver."

"Birkaç gün diyorum ya zaten."

"Hayır yani dün mü? Ondan önceki gün mü? Ne işte?"

"Derin, bu çabalarını yürümeye kullansan şu an çoktan varmış olurduk..."

Resepsiyona varmıştık. Ama ne Olcay, ne de o yolmak istediğim sevgilisi yoktu. Oturduk ve beklemeye başladık. İleride duran Koray'ın farketmemle onun yanına ilerledim. Ağbimi arkamda bırakmıştım tabi ki.

"Pişt! Olcay'ı gördün mü?"

"Görmem için burada olması lazım. Öyle değil mi?"

"Ay sen şaka yapma bir zahmet Koray."

"Şaka yaptığımdan değil kızım, İstanbul'a döndü Olcay."

İçimdeki garip buruklukla beraber, sadece dümdüz ona baktım. "Akşam mı gitti?" dedim. Sesimin çıkmış olduğundan emin değildim.

"Evet." dedi. Neden bilmiyorum ama, üzülmüştüm. O buradayken zaman daha hızlı, daha eğlenceli ve daha güzel geçiyordu. Şimdi ise ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Ağbimde yanımıza gelmişti. Biliyor muydu? Yoksa attığı yalan elinde mi patlamıştı? Hem ayrıca Olcay'ın bir sevgilisi var mıydı?

"Olcay nerede koçum?"

"Gitti ağbi."

"Nasıl? Daha dün buradaydı."

"Gitti işte. İstanbul'da işleri varmış."

"Derin valla bilmiyordum."dedi ve ellerini havaya kaldırdı.

Kafamı salladım. Biliyordum. İstanbul'da bir daha asla gorüşemezdik. Hem, nerede oturduğunu bile bilmiyordum. Sadece adı vardı bana kalan. Olan her şeye rağmen, onun yanında mutluydum ben. Şimdi ise bir hiçle baş başa...

Gözlerimi sımsıkı yumdum. Olamaz mıydı yani? Bunların hepsi bir kabus olsa... Hiç fena olmazdı. Yutkundum ve buruk bir gülümsemeyle arkamı döndüm. Odama kadar aynı hissizlikle yürüdüm. Baran'dan sonra güvendiğim biri daha beni bırakıp gitmişti. Artık güvenmek istemiyordum. Mâdem aynı sonuca ulaşacağım, neden aynı acıyı kendime yaşatayım ki?

Kapının önüne geldiğim sırada Beren çıktı içeriden.

"Ne o sabah güzeli? Yüzün beş karış."

"Beren, hiç uğraşamayacağım."

"Ne o? Umut mu bir şey dedi?"

"Boşver. Zaten onların yanına gidiyorsan öğrenirsin. Ben biraz kitap okumak istiyorum."

"Sen? Kitap okuyacaksın öyle mi? Ne o? Kıyamet kopacakta sana mâlum mu oldu?"

"Cidden defolur musun?"

"Anlatmak istersen-"

"İstemiyorum."

"Bende zaten dinlemeyeceğim diyecektim."

Sadece baktım. Ve zaten bu da en garip noktaydı.

"Anlaşıldı. Gerçek bir sorun var. Çenemi kapıyorum ve buradan uzaklaşıyorum." dedi. Ardından da benim geldiğim yöne doğru ilerledi. Odaya girdim. Ve sadece 'can sıkıntısı' için almış olduğum kitabımı raftan aldım. Büyük camın önüne geçip, koltuğu deniz manzarasına doğru çevirdim. Rahat bir pozisyona geldiğimde kitabımı okumaya başladım.

●○●

"Sana bir şey söyleyeceğim. Ama sakin ol."

"Söyle..."

"Tamam... Hazır mısın?"

"Berke söyle."

"Olcay gitmiş!" dedi gülerek. Ellerini de sarılmak istermişçesine açmıştı. Dediğini hazmettiğimde "Ne diyorsun?" dedim ve ani gülümsememle ona sarıldım. Kucaklayıp 1-2 santimde olsa havaya kaldırdım.

Ayrılıp hâlâ gülümserken "Derin'in haberi var mı peki?" diye sordum. "Onu bilmem. Koray'ı gördüm az önce. Telefonda Olcay'la konuşuyordu. İşte vardın mı filan dedi."

"Müjdeyi ben mi versem acaba?"

"Derin de senin kadar sevinecekti zaten değil mi?"

"Tam ağlamalık bir omzum olduğundan bahsetmiş miydim kardeşim?"

Oturduğum şezlongtan zıplayarak kalktım. Masadaki gözlüğümü havalı bir şekilde alıp yürümeye başladım. Derin'ı sabahtan beri ortalıkta görmemiştim. Karşıdan gelen Beren'ı gördüğümde ona yöneldim.

"Selam."

"Selam... Dur tahmin edeyim, kesin Derin'le ilgili bir şey..."

"Evet. Onu gördün mü?"

"Odasında. Ama morali pekte iyi sayılmaz."

"Öğrenmiş mi acaba?"

"Neyi?"

"Kesin öğrenmiş. Tam zamanı işte!"

"Ya üf neyi öğrenmiş? Niye kimse bir şey söylemiyor?"

"Tamam Beren, çok sağol." dedim omzuna hafif vurup. Koşarak asansöre bindim. Derin'in odasına vardığımda kapıyı çaldım. Birkaç dakika sonra kapıyı bir gecelikle açtı. Hemen ona sarıldım. Onun kokusuna dair her şeyi özlemiştim. O ise bana sarılmak yerine sadece duruyordu. Ardından o da bana sarıldı. Onu bırakmamıştım, ama şu an... daha yeni bulmuş gibiydim...

Azıcık heveslendireyim dedim sjkdkdl Yb hazır, yarın yayınlayacağım. Öptüm...•

Bay Şebek (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin