•'Ece Seçkin-Hoşuna Mı Gidiyor?'•
Çalan şarkı süperdi zaten, bir de Olcay ve Baran'ın ortasında olmam durumu mükemmel kılıyordu.
Tam şarkının bitmelerine yakın, taksi durmuştu. Baran'ın yanındaki camdan dışarı baktım. Anlamsız bir ifadeyle Olcay'a döndüm. Herkes birbirine garip bakışlar atıyordu. Bir ara Melek'le göz göze geldim ve hemen kendimi topladım.
"Ağbi emin misin burası olduğuna?"dedi Olcay.
"Burayı dediniz buraya getirdim oğlum."
"Ha doğru yani..."
Adam kafa salladı.
"Olsun belki içerisi güzeldir." dedi umutla. Ağbiye parasını ödeyip arabadan indik. Gerçekten harabe gibi bir yere gelmiştik, ve hiçte beğenilecek bir yer değildi. "Senin seçtiğin yerde ancak böyle olur!" dedi Baran. Olcay sinirle kapıyı açtı.
Ama sanki içerisinin dışarıyla hiçbir alakası yoktu. İçerisi resmen saray gibiydi...
Baran bozulurken Olcay, "Haklısın kardeşim, benim seçtiğim yerler mükemmeldir." dedi gülerek. Yalandan kahkaha attım ve "Hadi ne dikiliyoruz ayakta, masaya geçelim." dedim. İlk Melek oturdu. Onun tam çaprazına da ben. Sonra benim yanıma Olcay, ve Melek'in yanına da Baran. Otomatikmen benimde tam karşımda oturuyordu.
"Size de ayıp olmadı değil mi?"dedi Melek.
"Nesi olmadı be?" dedi Olcay kısık bir sesle. Masanın altından ayağına sert bir tekme attım. Ne var? anlamında bana baktıktan sonra garsonu çağırdı. Siparişleri verip beklemeye koyulduk.
Melek kıskanılmayacak bir kız değildi. Tamam kabul, benden daha güzeldi hatta. Ama ben yine de istemiyordum. Yani Baran ve onu. Eskisi gibi olmaya çalıştıkça daha da batıyordum. Ve sanki, bu artık alışılmış bir şey gibiydi.
"Ee Melek, sen nerede yaşıyorsun?" dedi Olcay.
"İzmir."dedi ve gülümsedi Melek.
Olcay'da karşılık verdi. Sonrasında Olcay'ın telefonu çalmaya başladı. Kulağıma eğilip "Seninki arıyor?" dedi. Benimki derken? Tüm benimkiler buradaydı. Anlamamış bir ifadeyle baktım. "Umut." dedi ve masadan kalktı. Gözlerimi pörtletip baktım ve masadaki 0,5 litrelik suyu bir dikişte içtim. Ama içimdeki yanardağı söndürmeye bu da yetmezdi.
Bekledikçe stres yapıyordum. Ondan habersiz geldiğimi söylemiyorum bir de... Ya Olcay Baran'ın da burada olduğunu söylerse? Işte o zaman resmî olarakta sıçmış olurdum...
Çorbalarımızı tabaklara yerleştiren garsona sahte bir gülüş attım. Ve çorba kâsesini elime alıp, şu içer misâli ağzıma götürdüm. Yarısına kadar geldiğimde duraksadım, ve yanıma oturan Olcay'ın dibine girdim.
"Ne oldu? Ne dedi? Hadi onu bırak sen ne dedin? Söyledin mi Baran'ların da olduğunu? Ağbim buraya geliyor mu? Bizi basacak ve sonra kesecek mi? Hatta belki işkence yapıpta öldürür? Hangisi?" dedim tek nefeste.
"Derin nefes almayı alışkanlık hâline getirsen süper olacak... Tabi ki hepsine hayır. Sadece birazdan eve gelin diyor, kaç gündür görüşemiyoruz farkettiysen..."
"Ya ama ben daha intikamımı almadım..."
"Tamam, sen bana bırak..."
"Anlamadım."
"Şaşırmadım."
Oturduğum sandalyede doğruldum ve üzerimi düzelttim. Olcay'da aynısını yapınca, yemeğimizi yemeye koyulduk.
●○●
"Evet... Güzel bir akşamdı öyle değil mi? Umarım beğenmişsinizdir burayı..."
"Çok sağol Olcay'cığım."
Bu kız da biriyle yetinmiyor, diğerine de sulanıyor ama... Olcay'cığımmış! Hah! Tamam canım bana ne oluyorsa... Sinirlendiğimi farkedince Olcay'ın ağzını koca bir gülümseme kapladı.
"Her neyse, size iyi eğlenceler... Bizim daha eğlenceli bir programımız var, gidelim mi hayatım?"
Ne eğlence ama! Ağbim ve onun saçmalamalıkları! Cidden süper bir eğlence!
"Tabi..." dedim gülümseyip. Tam ayağa kalktığım sırada Baran "Eğer kabul ederseniz biz de gelelim mi?" dedi. Tek kaşını kaldırıp, Olcay'a ne yapacağız temalı bakışımı attım.
Olcay bana sırıtıp Baran'a döndü ve o da tek kaşını kaldırıp "Beraber yapamayacağımız bir şey Baran'cığım. Anlarsın ya... Iyi geceler..." dedi. Ne saçmalıyordu bu yine? Ne güzel ya... Zaten kesin bir kaç güne barışırız Baran'la. Benim batırdığım yetmezmiş gibi, bir de beyefendi hazretleri çıkıyordu.
Söylediği şeyden sonra kızaran yüzümü gizlemek amaçlı saçlarımı önüme aldım. Gülümsedim ve masadan çantamı aldım. İyi geceler dedikten sonra Olcay'ın koluna girdim ve kapıya yöneldik.
"Yine ne saçmalıyoruz Olcay?"
"Birileri intikamdan bahsetmiyor muydu yoksa?" dedi sırıtıp.
32 diş gülümsedikten sonra "Ha o yüzden... Çok teşekkürler öyleyse. Yüzünü gördün mü?"
"Görmez miyim? Siyahlarla yıkanmış beyaz gibiydi..." dedi kahkaha atıp. Onun kahkasına eşlik ettikten sonra bir taksi çağırdık ve otele gittik. Vardığımızda üzerimizi değiştirip ağbimin olduğu yere yani limana indik. Oradaki puflarda tek başına oturuyordu. Bir yanına ben, diğer yanına da Olcay oturdu. Yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
"Ağbilerin bir tanesi..."
"Derin bu ne? Bu şort mu kızım? Git altına başka bir şey giy gel!"
"Ağbi tatildeyiz, bir zahmet buna karışma..."
"Sus! Nasıl ne yaptınız Olcay? Bununla uğraşmak zor değil mi?"
"Ya yok ağbi, sen merak etme. Eğlendik biz..."
"Şaşırmadım diyemeyeceğim..."
Hayır mâdem onunla konuşacaksın, beni niye çağırıyorsun? Yine maceralı bir gece geçirmiştik. Zaten yorgundum, ağbimin omzuna başımı yasladım ve onlar konuşurken gözlerimi kapadım...
●○●
Bedenimin hafifçe kaldırılması ardından gözlerimi araladım. Olcay'ın kollarındaydım, ve güvensiz hissetmiyordum. Rahatça gözlerimi tekrar kapadım. Sebepsizce, huzurluydum...
•Ben geldim kuzucuklar! Daha tatildeyim ama hazırda olunca bekletmeyeyim dedim. En kısa zamanda yeni bölümler gelecek, sizi seviyorum. Ve ayrıca... Yazmayı özlemişim;)•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Şebek (Tamamlandı)
Chick-Litİnsanlar n'apıyodu? Oksijen al, karbondioksit ver. Oksijen O; Karbondioksit CO2. Kafam hâlâ yerinde mi diye kontrol ederken kolum sert bi şeye çarptı. Gözlerimi araladım ve bu sert şeyin ne olduğunu algılamaya çalıştım. Bu... Cidden...Mükemmeldi...