40~Yeni Bir Başlangıç, Sonla Başlar... (Final)

3.3K 118 12
                                    

Bölüm müziği; Ed Sheeran-Who You Are♡ Multimedya da Bay Şebek 2 için hazırladığım video var. Bölümün sonunda bakmanızı öneririm... İyi okumalar ballar;)

"Derin? Soru sordum cevaplar mısın?"

Önümde sadece iki şık vardı. Ya Baran, ya da diğer tüm sevdiklerim. Arkadaşlarım, dostlarım, güvendiklerim, sırdaşlarım, ailem...

(2 Saat Önce)

"Derin... Hadi kalk. Kahvaltıya gideceğiz."

"Ya Beren ben mutlu olmayı böyle hayal etmemiştim... Yani ne bileyim, böyle öğlene kadar uyur sonra da geceleri coşarım filan zannetmiştim... Bu ne ya böyle? Hergün sabahın köründe kalkıyoruz..."

"Of geliyor musun, gideyim mi?"

"Tamam ya, bekle hazırlanıp geliyorum."

"Tamam." deyip odadan çıktı. Yataktan sürünerek kalkıp üzerimi değiştirdim. Bir t-shirt giyip kot şortumun içine soktum ve şu klasik askılarımdan birini taktım. Saçlarıma bir şey yapmadan dudağıma lipbalm sürdüm ve likit çekip odadan çıktım.

"8 dediler, saat 9 oldu bile... Hadi Derin..."

"Beklemeseydin sende..." deyip ona dil çıkardım. Aynı şeyi o da bana yaparken lavaboya gittim ve ihtiyaçlarımı giderip koşarak kapıdan çıktım. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamadan aşağıya indim.

"Bana yavaş diyordun tatlım, ne oldu?" dedim yukarıdaki Beren'e bakıp.

"Ay haklısın, zombimizin insanlığı tuttu ben ne yapayım?"

"Sensin zombi!" diyerek kaşlarımı çattım. Yanıma geldiğinde bana bakarak kapıyı çaldı. Az bir zaman sonra kapıyı Sinan açtı ve bizi içeri davet etti.

"Günaydın..." diyerek salona girdim ve masaya ilerledim. Baran'ın yanına oturdum. Kahvaltıda Beren'in dediği gibiydim, yani zombi gibi. Ama inanın bu kimsenin umrumda değildi.

Herkes bana bakıp kıkırdamaya başlıyordu... Artık aramızda akıllı da kalmadığına göre, gönül rahatlığıyla ölebilirim.

"Ya ne bakıp bakıp gülüyorsunuz?!"

"B-biz mi? Yok canım ne gülmesi?" dedi Selin.

"Ya kesin şunu!" Ben bunu derken bile gülüyorlardı.

"Of siz bilirsiniz!" dedim ve masadan kalktım. Gerçekten sinir bozucu bir durumdu bu... Masaya arkası dönük olan üçlü koltuğa oturdum ve televizyonu açtım. Yanımdaki hareketliliğe baktığımda Baran'ı gördüm. Ama ona umursamadan kanalları değiştirdim. Baran elimden kumandayı çekip alınca ona hızla döndüm, ama sonrasında eski pozisyonuma döndüm.

"Hah! Bende bunu arıyordum zaten, sağol!" dedim ve ellerimi göğsümün altında bağlayıp arkama yaslandım.

"Evlilik programının tekrarı."

"Ha?" deyip ona döndüm.

"Bunu mu arıyordun gerçekten?"

Televizyona baktığımda Esra Erol'u görünce somurtarak tekrar Baran'a döndüm.

"Ya ne var? Yani ben izleyemez miyim böyle bir program? Nesi var canım, bal gibi program!" deyip tekrar televizyona döndüm.

"Pardon? Ee... Ben sevgilimi arıyordum da, galiba siz onun bedenini işgal ettiniz..." Diğer dediklerini umursamayıp sevgilim cümlesine odaklandım.

"Sevgilim derken?" deyip hızla gözlerimi kırpıştırdım.

"Ne? Barışmadık mı?"

"Barıştık barıştık. Tabi barıştık, neden barışmayalım. Ay biz barıştık." deyip omzuna atladım.

"Ve işte benim aradığım Derin."

Ona gülümseyip tekrar sarıldım. Televizyonu kapadığında yüzüne gözlerimi diktim ve "Başka bir şey açabilirdik..." dedim.

"Konuşmamız lazım. Yani az önce sana neden güldüklerini anlatmam lazım..."

Bu konuşmamız lazım sözcüğü genelde ayrılık sohbetlerinde kullanılır değil mi? Peki böyle bir şey yüzünden bizimkiler neden bana gülsün ki? Hem daha yeni barışmışken yeniden neden ayrılsın benden?

"Derin, ben babamı buldum... Ablamı bulduğumuz gün, bizim eve bir zarf gelmişti. Daha doğrusu bana. İçinde bi mektup vardı işte. O kazanın olduğu gün babamın yazmış olduğu bir mektup... Herneyse, sonra işte birkaç gün sonra yeni bir mektup geldi. 7 yıl sonrasında, yine o gün... Babam Almanya'da..."

Dediklerini idrak etmeye çalışırken, vereceğim tepkiyi düşünüyordum. Ama hiçbir tepki vermeden ağzım açık bir şekilde öylece duruyordum.

"Tamam, biliyorum. O adama hiç mi öfkeli değilsin diyeceksin, ama o benim babam..." Bunu söylediğinde gözümden bir yaş akmaya başladı.

"Onu orada bulacağım. Hem burası sadece kötü anılarımızın olduğu bir yer, belki orada yepyeni bir hayat kurarız... Ne dersin? Benimle geliyor musun?"

Benden buradaki hayatımı bırakmamı mı istiyordu? Belki de çözümüm bu olabilirdi. Ama annem burada. Ailemden kalan tek güç kaynağım.

"Derin? Soru sordum cevaplar mısın?"

Önümde sadece iki şık vardı. Ya Baran, ya da diğer tüm sevdiklerim. Arkadaşlarım, dostlarım, güvendiklerim, sırdaşlarım, ailem...

"B-ben, ne diyeceğimi bilemiyorum..."

"Bak her şey çok güzel olacak. Üniversite olayını kafana takıyorsan, orada daha iyi bir eğitim veriyorlar. Önce gidince bir ev tutarız, sonra tabi onun kirasını ödemek için bir yerde çalışmaya başlarız. Belki babamın bir işi vardır. Orada çalışırız. Çünkü bizi o kadar kişiyle işe almazlar. Ancak kendi yerimizin olması lazım, ki bunun için de çok para gerekli..."

"O-o kadar... kişi?"

"Hepberaber işte... Bugün Sinan ve Furkan karavan bakmaya gidecek. Sinan'ın maddi durumları iyi olduğundan o alacakmış. Sonra işte tüm millet atlayıp gideceğiz. Ben hesapladım, 2 gün filan sürüyor. Ama eminim birlikte gidince o kadar da sıkılmayız. Ben az önce anneni de aradım. O da bir sürü yemek hazırlayacak ve molalarda vakit kaybetmeyeceğiz..."

"Annemde mi geliyor?" deyip vereceği cevabı bekledim.

"Tabi ki de evet. Onu burada bırakıp gidemeyeceğini hepimiz biliyoruz..." deyip arkadan Berke geldi. Aniden Baran'ın omzuna atlayıp çığlık atmaya başladım.

"Ne yani? Şimdi biz gidiyor muyuz?"

"Geliyorsun yani..."

"Tabi ki de!"

Belki de olacakları akışına bırakmak en iyisiydi... Gülümse ve olanları izle. Şu andan itibaren, hayat felsefem. Tüm her şeyi bırakıp gitmek bazen çok zor olabilir. Ama bir şehir sizi ne kadar yıprattıysa, o kadar gitmek istersiniz. Geçmişi geride bırakıp gitmek, hepimizin hâyali, ve işte şimdi biz onu gerçekleştiriyoruz...

"Stuttgart yolcusu kalmasın!! Gel ablam gel!!"

"Beren pazarda elma mı satıyorsun?"

"Ooo... Yengelerin gülü... Hadi hadi, ben çok heyecanlandım. Biraz hızlı..."

"Geldim, geldim."

Hayatın önünüze sunduğu fırsatları geri çevirmeyin. Olan her şeyi de kötüye yormayın... Bana bakın mesela... Bir top... ve sonrası. Hayal edilemez bir macera. Son maceramıza, hazır mısınız?

Minnaklar! Tamtamına 40 bölümdür beraberiz. Eğlenerek yazdığım 4 ay... Bazen o kadar içten yazdım ki, onlar için ağladığım bile oldu... Ama artık mutluluğa giden bu yolda ağlamak yok. Bu biraz final gibi olmasa da devamı geleceğinden böyle oldu...

Destekleriniz bu hikâyeyi bu noktaya getirdi. Ve ikinci kitaptada desteklerinizi eksik etmemenizi diliyorum. Hepinizi en içten dileklerimle öpüyor ve en kısa zamanda görüşmek üzere diyorum. Sizi çok seviyorum ballarım;)

Bay Şebek (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin