Yeni kadromuz multimedyada...
"Fazla naz aşık usandırır güzelim..."
"Ya banane... Uğraşmasın benimle! Uğraşmadan sevemiyor mu?!"
"Sevmiyor olamaz mı yani?"
"Ne dediğin farkında mısın Berke?"
Arkamı döndüm, ama ne Berke ne de başkası... Kimse yoktu arkamda... Kendi kendime konuşucak değilim. Yani tamam deliyim ama o kadar da değil. Belki de hemen kaçmıştır. Olamaz mı? Bizimkilerin yanına gidince hemen Berke'yi buldum.
"Güzel şaka Berke'cim..."
"Ya sussana daha farketmedi!"
"Neyi farketmesi lazım? Ve kimin farketmesi lazım?"
"E Beren'in... Sırtındaki plastik yengeçten bahsetmiyor muyuz?!"
"Nee?? Yengeç mii?! Allahım sana geliyorumm!!" diye Beren bağırmaya başladı. Gerçekten de plastik yengeç vardı. Berke bunu yaptıysa, o zaman bana onları söyleyen kimdi?! Hayır bunu Baran'a söyleyemezdim. Ve söylememeliydim de... Daha yeni bir olayın içinden çıkmışken, yeni bir taneyi daha kaldıramazdık...
"Aşkım? Kahvaltımızı yaptık, şimdi otele gitsek?"
"Derin? Noldu, hani affetmeyecektin?!"
"Tamam... ben kararımı değiştirmeden gitsek artık?"
"Ama aşkım... Daha yüzme yarışı yapacaktık..."
"Baran..."
"Üf... Tamam. Ben bizimkilere de söyleyeyim geliyorum..."
"Yok, bende geleyim..."
"İyi gel..." Kafamı kolunun altına alıp küçük bir öpücük kondurdu. Bizimkilere de söylediğimizde, onlarda biraz mırın kırın yapsada yine kabul ettiler. Ve yine kayığımıza binip otele gittik. İnip hemen odama geçtim. Beren'le Berke yüzüceklerini söyleyip havuza gitmişlerdi. Baran'da benim yanıma gelmişti.
O adam her kimse, onunla konuştuktan sonra ister istemez yüzüm asılmıştı. Tabi Baran'ın bunu farketmesi de uzun sürmedi...
"Derin? Ne oluyor sana? Sabahtan beri yüzün asık..."
"Hiiç... Bir şey olmadı.."
"Farkında mısın beni kandırmaya çalışıyorsun... Unutma ben senin öğrencinim... Beni sen eğittin..."
Doğru ya, ne de olsa o benim öğrencim...
Kapı çalmıştı... "Her seferinde nasıl bu kadar şanslı olabiliyorsun?!" dediğinde kıkırdadım ve kapıya yöneldim. Gizem gelmişti. Yüzü biraz asıktı. Baran'da zaten anlayışlı olduğundan bizim özel şeyler konuşacağımızı anlayıp dışarı çıktı. İnsanları sık boğaz etmeyi sevmezdi. 'Ben hariç...'
"Baran bile anladı. Demek ki kötü bir şey..."
"Derin... Ben çok özür dilerim..." deyip boynuma sarıldı. Endişeli bir şekilde "Ne için?" diye sordum. Gerçekten merak etmiştim.
"Bak... Ben sanki yapmamam gereken bir şeyi yapıyormuşum gibi hissediyorum. Yani... senin onu sevmediğini biliyorum ama... sana ihanet ediyomuş gibi oluyor işte..."
"Ne yapıyosun? Kimi sevmiyorum? Teker teker anlatır mısın?"
Hayır hayır... Sakın Gizem Baran'a aşık olmuş filan olmasın!! Olmaz, olamaz!!
Derin bir nefes alıp "Furkan!!" derken tüm nefesini boşaltmıştı. Ne yani? Gizem Furkan'ı mı seviyordu yani?!
"Sen... Furkan'ı mı seviyorsun?" Bunu derken gerçekten kahkaha atıyordum. Bir an kız onunla dalga geçtiğimi düşünsede hâlâ gülüyordum. Ben... ömrüm boyunca düşünsem birinin Furkan'ı seveceğini düşünmezdim. Yani tamam Furkan'da gayet iyi bir çocuk ama... Ne bileyim işte. Düşünmezdim! Hele bir de Gizem gibi güzel bir kız...
Kahkahalarım kesildiğinde "Çok özür dilerim... Ben hiç böyle bir şeyin olabileceğini düşünmemiştim de..." dedim.
"Bu zaten iki günlük bir şey değil. Yani ilk gördüğüm günden beri olan bir şey bu..."
"Çok pardon..." deyip öksürdüm.
"Derin... İnsan kime âşık olucağını seçemiyor... Biliyor musun? Aşk, bir kuyu gibi... Bazen kuyunun öteki tarafından seni çeken biri oluyo ve seni gökyüzüne çıkarıyor, tüm o karanlıktan kurtarıyor seni... Bazense kimse olmuyor...sen boşluğa doğru ilerliyorsun...ve o sonsuz karanlıkta kayboluyosun..."
---
(Furkan'dan)
Saat 3 olmuştu. Bana üçte burada bekliyor olacağını söylemişti. Tabi Buket'in sözüyle yola çıkarsam olacağı bu!!
"Neymiş o olan?!" diye sırtımda mavi ojeli bir el hissettiğimde sesin kime ait olduğunu hemen anlamıştım.
"Ne o? Şimdi de beynimi mi okuyorsun?!"
"İnan bana tahmin etmek o kadar da zor değil..."
Önüme geçip ellerini bağlamış yüzüme sorgudaki polis ifadesiyle bakıyordu.
"Söylememi mi bekliyosun?!"
"Birinci aşama başarıyla sonuçlanmıştır EFENDİM!" dedim. Bilerek 'Efendim'e vurgu yapmıştım.
"Hayret... Eline gözüne bulaştırmadan da iş yapabiliyormuşsun Dönmez!"
"Hadi ama... Kutlamayacak mıyız?"
"Nasıl bir ödül istersin??" dedikten sonra bana yakınlaşmıştı. Ona yakınlaşıp bir nefes kadar yakınına geldiğimde duraksadım ve "Seni hiç bir zaman istemedim, istemeyceğimde. Bunu biliyorsun!!" dedim. Dibindeydim ve yüzüne bağırmıştım,ister istemez sarsıldı.
Bu hareketimden sonra Thug Life yapmayı isterdim ama ona bile zamanım yoktu. Yani Buket için fazla zaman harcamak tamamiyle saçmalıktı ve böyle bir şeyi yapamazdım. Eski binadan ağır adımlarla çıktığımda güneş sanki ruhumu eritmişti.
---
(Derin'den)
Gizem gideli bir kaç dakika olmuştu. En olmamam zamanda oda da tektim. Mükemmel! Artık tırnaklarımı yemeye de başlamıştım. O anda telefonuma gelen mesaj sesiyle zıplayıp telefonu aldım. Allağm noğlur kötü bir şey olmasın ya... Gözlerimi sımsıkı kapayıp açtıktan sonra kilidi açtım. Şu an mesajla karşı karşıyayım değil mi?!
Tanımadığım numaradan gelen mesajlara da bayılırım zaten!!
"Onun seni sevmediğini anla artık!"
Neden şu garip tiplerin hepsi bizi ayırmak için yaratılmış?!
"Kimsin sen? Ve neden Baran'la beni ayırmaya çalışıyorsun?"
Benden hemen iki saniye sonra cevap geldi. Hazırda bekliyormuş mübarek!
"En yakınınım..."
Bu da ne demek şimdi? En yakınınınım derken mecaz anlamda dedi öyle değil mi?!
Tak tak tak!
Kuzucuklar bugün belki iki bölüm yayınlayabilirim. Okula gitmedim de... Görüşmek üzere...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay Şebek (Tamamlandı)
ChickLitİnsanlar n'apıyodu? Oksijen al, karbondioksit ver. Oksijen O; Karbondioksit CO2. Kafam hâlâ yerinde mi diye kontrol ederken kolum sert bi şeye çarptı. Gözlerimi araladım ve bu sert şeyin ne olduğunu algılamaya çalıştım. Bu... Cidden...Mükemmeldi...