9

188 25 75
                                    

Dün, Taehyung için gerçekten çok zor birgün olmuştu. Erkenden uyuya kaldığından dolayı akşam yemeğine bile inememişti. Hoseok hyungu kendisine gelip seslenmiş olsa bile yerinden kalkmak istememişti.

Gece karnının gurultusuna uyandığı için, mini buz dolabından atıştırmalık bir şeyler yemek istemişti.

Tam kalkıp doğrulacağı sırada açık olan elinde bir şey olduğunu fark etmişti ve uyuyan hyungunu rahatsız etmemeye çalışarak, telefonunun flaşını açtıktan sonra elindeki şeye şaşkın gözlerle bakmaya başlamıştı.

Gördüğü şey ile şok olsa da, bunu kendisine Hoseok'un verdiğini zannederek sevinçle boynuna takmıştı.

Babası ve annesinden sonra, ilk defa bir başkasından hediye alıyordu. Bu yüzden heyecanlanmaması mümkün değildi...

Mini dolaptan çıkardığı yiyeceklerden biraz atıştırdıktan sonra, ellerini yıkayıp uykusuna geri dönmüştü.

Sabah çalan alarmı ile birlikte uyanmış ve Hoseok'u da kaldırdıktan sonra, birlikte hazırlanıp odadan çıkmışlardı.

Koridorda, yerde oturan Yoongi ve Jungkook'u gördüklerinde ise, ikisi de şaşkınlık içinde kalmıştı.

"Nihayet!"

Yoongi'nin söylenerek ayağa kalktığını gören Hoseok, kaşlarını çatarak konuşmaya başlamıştı.

"Ne oluyor?"

"Kahvaltıya sizinle beraber inmek istedik hyung. Bu yüzden sizden önce uyanıp, odadan çıkmanızı bekledik."

Hoseok ve Taehyung, Jungkook'un açıklamasıyla beraber, normal bir şekilde onlara bakmaya devam etmişti.

"Neden bize seslenmediniz?"

"Rahatsız etmek istemedik Hoseok! Artık inelim, yoksa açlıktan birinizi yemek için dalacağım."

"Hoseok hyung müsait aslında Yoongi hyung."

"Bak Taehyung, elimin tersindesin çarpa-. Yok ben seni bununla da tehdit edemiyorum ki..."

Yine Hoseok'un ani duygu değişimi yüzünden gülme krizine giren Taehyung, aşağı inene kadar gülmeye devam etmişti.

Yemekhaneye gelip yemeğini aldıktan sonra, Jimin'i kahvaltıda göremediği için yine morali bozulmuştu.

"Ne oldu Taehyung?"

"Jimin... Kahvaltıya inmemiş."

"Sıkma canını. Konuşup halledersiniz."

"Benim yüzümden çok acı çekmiş ama, kendimi suçlu hissediyorum hyung. Benimle konuşmak istemediği her halinden belli. Artık hiçbir şeyi düzeltemem. Benden nefret ediyor..."

Taehyung'un Bu hâline daha fazla dayanamayan Yoongi, elindeki çöp stikleri sertçe masaya koymuş ve kaşlarını çattıktan sonra, Taehyung'un gözlerine bakarak konuşmaya başlamıştı.

"Bana bak Taehyung! Kendini üzmeyi kes. Yaşadıklarını sana söylemediği için burada sen değil, kendisi suçlu. Senden nefret ediyorsa da etsin. Artık biz varız. Bir daha böyle şeyler söylediğini duyarsam seni döver- yok. Dövemem ama uyarırım."

Yoongi'nin söylediklerini işiten Taehyung'un ilk başta gözleri dolmuş olsa da, sonradan yaşlı gözleriyle birlikte gülümsemeye başlamıştı.

Hoseok hyungu dışında, bir abisi daha olduğunu hissetmişti...

"Peki hyung... Teşekkür ederim."

"Yoongi hyungun sana söyledikleri benim için de geçerli Taehyung. Üzme kendini, ben Jimin ile konuşurum."

"Tamam Jungkook. Çok sağol."

Hepsi beraber okula gittikten sonra, yurtta buluşmayı planlamışlardı. Çünkü sonrasında sohbet edip vakit geçireceklerdi.

Taehyung zamanın nasıl geçtiğini, bütün gün dinç durmaya çalışarak derslerini dinlediği için anlayamamıştı. Biraz yorgun hissetse de, bu tatlı yorgunlukların meyvesini yediğinde, hepsinin bir anı olarak kalacağını biliyordu.

Diğer herkesin yurtta olduğunu bildiği için, yiyecek bir şeyler almadan gitmek istememişti.

Kendine mesken tuttuğu ve mutlu bir şekilde geri döndüğü markete giderek alacağı yiyecekleri aldıktan sonra, kasada bekleyen yaşlı amca ile sohbet etmeye başlamıştı.

"Nasılsın oğlum?"

"İyiyim efendim. Yurtta arkadaşlarım ile vakit geçireceğim de, yiyecek bir şeyler almadan gitmek istemedim."

"Gerçekten çok düşüncelisin oğlum. Tıpkı benim oğlum gibisin."

"Oğlunuzla bir kere karşılaşmıştım efendim. Ama yüzünde maske vardı, o yüzden görsem bile tam çıkaramam."

"Anladım oğlum. Yakında siz de güzelce tanışırsız diyeyim o zaman... Bu arada senin biraz canın mı sıkkın?"

"Kuzenimle sorunlar yaşıyorum efendim. Aynı yurtta kalıyoruz ama o beni sevmiyor. Yanında görmek istemiyor..."

"Sıkma canını oğlum. Umarım bir an önce aranızı düzeltirsiniz."

"Çok sağolun efendim. Ben yine gelirim, kendinize iyi bakın."

"Sen de oğlum."

Aldıklarının parasını ödedikten sonra, elindeki poşetlerle beraber arkasına dönüp gideceği zaman, çıkmaya çalıştığı kapı kendine doğru ittirilince yere düşecek gibi olmuştu.

Dış kapıdan giren adam kendisini tutup düşmesini engellediğinde ise, Taehyung şok olmuş bir ifadeyle elindeki poşetleri düşürüp, yeni tanıştığı adamın gözlerine kitlenip kalmıştı.

O Kara gözler kalbinin hızlanmasına sebep olsa da, içinden kendisini telkin ederek sakin kalmaya çalışıyordu. Ama bunu yapabileceğini hiç zannetmiyordu...











Özür dilerim ama biraz pislik yapıp burada bitirmek istedim. Ne yapayım? Çok hoşuma gidiyor. Kqnsvjskabshd

Neyse umarım beğenmişsinizdir. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. Diğer bölümde görüşürüz. Kendinize iyi bakın. Sizi seviyorum. ❤️

MARKETÇİ'NİN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin