21

121 14 84
                                    

"Ben gidiyorum çocuklar. Bir şey olursa, ya da dönmek istediğiniz zaman beni arayın."

"Tamam baba."

"Çok sağolun efendim."

Namjoon arabaya binip gözden kaybolduğunda, babasının arkasından bakıp kalan Taehyung, tekrar gülümseyerek Seokjin'e doğru bakmaya başlamış ve onun da kendisine gülerek baktığını görmüştü.

"Nereye oturalım Taehyung? Sen benden daha iyi bilirsin."

"Ben insan içinde oturmayı pek sevmiyorum. O yüzden biraz uzakta otursak olur mu?"

"Olur tabi. Sen nasıl istersen..."

İkisi birlikte, Taehyung'un seçtiği bir ağacın altına oturmadan önce yere örtü sermişlerdi. Sonra da Taehyung, örtünün üzerine kurulmuş ve merak içinde halasının hazırladığı sepeti açıp, içine bakmaya başlamıştı.

"Halam meyve koymuş!"

Taehyung heyecanla açtığı piknik sepetinden çıkardığı meyvelere güzel gözleriyle birlikte bakıp gülümserken, Seokjin'de onun bu tatlı hareketlerinde kaybolup gitmişti.

"Meyve yemeyi çok mu seviyorsun?"

"Evet. Sen sevmiyor musun?"

"Ben... Senin sevdiğin şeyleri seviyorum."

Seokjin'in kızaran kulaklarını fark eden Taehyung, kocaman gülümsemesini gözler önüne serdikten sonra, elmasını yemeye devam ederken Seokjin'in içinde kaybolup gittiği güzel gözlerine bakmaya başlamıştı.

"Çok güzel gözlerin var Seokjin..."

"Senin toprak gözlerin kadar güzel değiller."

İkisi de bu konuşmanın nereye gideceğini bilmiyordu. Ama iki çift güzel göz ise, birbirlerine bakmaya doyamıyordu.

"Seokjin... O kara gözlerinin içinde bir galaksi yaşıyor. Biliyor musun?"

"Yıllarca bakmak istediğim en güzel galaksi, sadece sensin Taehyung..."

Seokjin'in güzel bakışları altında ezilen Taehyung gözlerini kaçırmış ve elmasından bir ısırık aldıktan sonra yere bakmaya başlamıştı.

"Neden böylesin?"

"Nasıl yani?"

"Hem kalbimde, hem ruhumda büyük bir fırtına kopartıyorsun... Bunu neden yapıyorsun?"

"Sen neden yapıyorsan, ben de o sebepten yapıyorum."

Taehyung, Seokjin'in dediklerinden sonra bir an için onun neden böyle söylediğini anlamasa da, yavaş yavaş kafasındaki taşlar yerli yerine oturmaya başlamıştı.

Taehyung, Seokjin'in bir anda bacaklarının üzerine yatmasını beklemezken, dalıp gittiği o düşüncelerin içinden çıkmak zorunda kalmıştı.

"Temiz hava, şehrin pis havasından biraz ağır geldi... Yorgunluk çöktü."

"Başını okşamamı ister misin?"

Taehyung, tıpkı Seokjin gibi sorduğu soruya kendisi de şaşırmış olsa da, onun kıvırcık saçlarına dokunmayı çok istiyordu.

"Sadece sen yaparsan, isterim tabi."

"Benden başka insanların da mı yapmasını istiyorsun yani?"

Şaşkınlık içinde sorusunu yönelttiği zaman, Seokjin'in sessizce güldüğünü görmüş ve ona karşı meraklı bakışlarını sürdürmeye devam etmişti.

"Ortada senden başka bir insan yokken, olmayan birisini mi kıskandın?"

"Ne yani insan kıskanamaz mı?"

MARKETÇİ'NİN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin