iyi okumalarr!!!
☆☆☆
"amına da koyduğumun hayatı"
dudaklarımdan gelen kanı silerek uzandığım kaldırımda nefeslenmeye çalıştım. bu hayattan etimle kemiğimle nefret ettiğimi her fırsatta, bütün hücrelerimle hissediyordum. kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu hayat benimle. en başından kazanamayacağımı bilsem de birkaç darbe atmama izin veriyordu hiç olmazsa.
kırılmış olabileceğini düşündüğüm kaburga kemiğimi yokladım elimle. her nefes alıp verdiğimde aldığım nefes ciğerlerime batıyordu.
tefecilerden borç almıştım ve seneler önce aldığım borcun anca biriktirebildiğim son taksitini de ödedikten sonra iyi bir dayak atmışlardı bana. bu sanırım susmam içindi ama ben zaten ağzımı kapalı tutuyordum.
yüzüme vuran akşam güneşinin engellendiğini hissettiğimde yorgunluktan kapattığım gözlerimi tekrar açtım. felix, biraz şaşkın biraz dehşete düşmüş bir ifadeyle bana bakıyordu. boyu çok uzun olmasa da güneşi engelleyip bana bir nebze karanlık yaptığı için minnettardım. kaç dakikadır burada öylece yatıyordum bilmiyordum bile. etraftan gelip geçen tek tük insanlar da acelelerinden beni görmüyorlardı.
"han?" eğilerek yüzüme daha yakından baktı. beni tanıyabildiği için sevinmeli miydim yoksa zar zor tanıyabildiği için üzülmeli miydim kararsızdım. ön kaportayı iyi çizdirmiştik zannımca. "jisung" dedim kan tükürerek gülüp. bir kez daha dehşete kapılarak bana baktı.
"ne oldu sana böyle?"
"belli olmuyor mu?" patlayan kaşımı kaldırdığımda canım yanınca tısladım. "sağlam bir dayak yedim"
"yürüyebilecek misin?" kaldırımın üstünde cansız bir oyuncak bebeğe aitmiş gibi sallanan kolumu omzuna atıp kendi kolunu belimden geçirdi ve beni doğrultmaya çalıştı. minyonluğuna rağmen güçlü çıkmasına şaşırdım.
"yürüyebileceğimi sanmıyorum" beni tamamen ayağa kaldırdığında iki büklüm oldum. bir kamyon tarafından ezilseydim vücudum pek farklı bir tepki vermezdi, sanmıyorum. halbuki bunu bana yapan insanlardı.
"taşıyacağım seni" kollarımı boynuna sardı. "hastaneye gidemem"
"neden?"
"soru sorma lütfen"
"peki, şöyle yapalım. evim yakında. dayan tamam mı? sonra doktor bir arkadaşımı çağıracağım." göremediğini bilsem de kafamı salladım. şu an için daha iyi bir seçeneğim yoktu.
felix beni gerçekten hiç yorulmadan, evine kadar taşıdı. hatta asansöre ulaşana dek apartmanın merdivenlerini bile çıktı ben sırtındayken. hayretler içinde kalmıştım.
"etraf biraz dağınık ama kusura bakma" dedi mahcup bir şekilde beni yatağına yatırıp. istemsizce gülmeye başladım, gülmek bana acı verse de gülüyordum.
"ne oldu?" masumca bana baktı. aslan görüntüsünün ardında kedi yatanlardan biriydi.
"sana gülüyorum" yatakta acı içinde yan döndüm, hayatımda bu kadar yumuşak bir yatağın üstünde yatmamıştım hiç.
"neden?" telefonundan bakışlarını kaldırmadan sordu felix. hararetli hararetli bir şeyler yazıyordu birilerine.
"kiminle konuşuyorsun?" tek kaşını kaldırarak bana baktığında bakışlarımı yumuşatmaya çalıştım. "yani okuldakilerin haberi olmazsa bu olaydan. sevinirim. insanların bana acıyan gözlerle bakmasını istemiyorum. garip gözlerle bakmalarını da istemiyorum, anlarsın ya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
compass, minsung(✓)
Fanfictionsenin gözlerinde parlayan yıldızlar, benim en karanlık gecemde bana ışık tutarak yol gösteren pusulalarım.