on altıncı bölüm: parlayan gözlerinin bana tuttuğu ışık gibi ışık tut hayatıma

1.5K 237 138
                                    

iyi okumalarr!!

☆☆☆

"evet, tam orada olacak"

mutluluktan yerimde tepinmemeye çalışarak kitaplığımı ve dolabımı kurmaya gelen mobilyacılara direktif veriyordum. nihayet hayal ettiğim odaya kavuşmuştum. perdelerimi kendim alıp kendim takmıştım, duvarlarım my chemical romance, the neighbourhood, cigarettes after sex, arctic monkeys, one ok rock ve sevdiğim diğer grupların posterleriyle doluydu. istediğim plakları bulamamıştım ama onun yerine tavanıma asabileceğim karanlıkta parlayan yıldızlar ve sahte sarmaşıklar bulmuştum. yerdeki peluş halıdan, beyaz komodinime kadar her şeyi yenilemiştim.

adamlar her şeyi hızlıca kurup evden çıktıklarında annem kafasını kapımdan içeri uzattı.

"gelebilir miyim?" kafamı sallayıp yatağımı gösterdim. odam içeriye bir koltuk sığacak kadar büyük değildi ama belki puf alıp koyabilirdim yerlere.

"çok beğendim odanı, zevkine güveniyordum zaten" dedi annem gülümseyerek. dolabımı siliyordum.

"teşekkür ederim. salonu da yenilemeyi düşünüyorum, eğer istersen senin odanı da yenileyebiliriz"

"istemiyorum"

"neden?" kaşlarımı kaldırarak anneme döndüm. omuz silkti. "şimdiki hali bile fazla geliyor, gerek yok"

"yine de fikrini değiştirirsen söyle" dolabın içini köşe bucak sildikten sonra kapaklarını kapatıp aynanın üstündeki jelatinleri çıkardım ve aynaya bakarak komik bir poz verdim. beni izleyen annem güldü.

"komik çocuksun jisung"

"öyleyimdir" ben de güldüm.

"somin ablayla iyi anlaştınız"

"çok tatlı kadın" dedi annem camdan tarafa bakarak. benim odamın karşısı somin ablanın evini görüyordu. "sana bahsettiğim arkadaşımı andırıyor bana. tanışsalar iyi anlaşırlardı büyük ihtimalle."

"sahi arkadaşının ismi neydi? bahsettin ama hiç söylemedin"

"sanki söylesem tanıyacaksın da"

"belki tanırdım, neden öyle diyorsun?" dudak büzdüm, kahkaha attı.

"lee yejin. bildin mi?" kafamı iki yana salladım. sadece şaka yapıyordum, nereden bilecektim tanrı aşkına? kıkırdadım.

"bir gün eve davet et de tanışalım"

"avukatlar meşgul oluyor biraz sanırım, ilk söylediğinde kendisini davet ettim ama müsait olduğu bir zamanda geleceğini söyledi. geleceği zaman haber verir herhalde."

"tamam, sen de bana haber ver. birlike hazırlık yaparız." annem beni onaylayarak ayağa kalktı. "sana kakaolu vişneli kek yapayım mı? ister misin?"

"isterim" uzatarak söyledim. "ama işim var, çıkmam lazım birazdan. akşam dönünce yerim artık"

"senin dönmene yakın vakitte yaparım o zaman" omuz silktim. ne de olsa bana fark etmezdi.

kitaplığı da temizlemeyi bitirdikten sonra saate bakıp geç olmadan çıkmak adına üstümü değiştirdim. minho hyung çağırmıştı prova için. onun yanına gidiyordum ama evine değil dans okuluna çağırmıştı.

çantamı da aldıktan sonra odamdan çıkıp ayakkabılarımı giydim. haru belki bir umut onu da yanımda götürürüm diye suratıma baktı ama yüz bulamayınca salona geri döndü.

"ben çıkıyorum" dedim anneme seslenerek. "tamam canım dikkat et" dedi salondan bağırıp. sanki beni görebilecekmiş gibi kafamı sallayarak evden çıktım.

compass, minsung(✓)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin