iyi okumalarr!!
☆☆☆
sonbahar için fazla güzel olan bu pazar sabahında kapımı kırmak suretiyle tekmeleyerek bütün ev halkını, annemi, beni ve haru'yu, uyandıran yunjin'den başkası değildi. kapıyı açarken tek gözüm henüz açılmamıştı.
"kalk mahvolduk" dedi yunjin beni sarsarken. annem kapıdakinin bir yabancı değil de arkadaşım olduğunu fark edip kahvaltı hazırlamak için gülerek mutfağa geçtiği sırada güzellik uykusundan yunjin yüzünden uyandığından yunjin'e dişlerini gösterdi haru. korkunç olduğunu falan mı düşünüyordu bilmiyorum ama fazla tatlı görünüyordu. kucağımda kaldırıp yüzünü öpücüklere boğduğumda neye uğradığını şaşırdı zavallıcık.
"ben ne diyorum sen ne yapıyorsun?" içeriye davet beklemeden ayakkabılarını arkalarına basmak suretiyle çıkartıp içeri girdi yunjin. üstünde beyaz uzun kollu bir crop top ve siyah paraşüt pantolonu vardı. sarı saçlarını salmıştı. fazla güzel gelmişti gözüme. gerçi her zaman güzeldi, biricik arkadaşım benim.
"sana da günaydın" dedim yüzümü yalayan haru'yu kendimden uzaklaştırarak. "karga bokunu yemedi daha, ne olmuş olabilir bu saatte?"
yerini ezbere bildiği salonuma girip kendini ortadaki koltuğa attı ve dizlerini dövdü. "mahvoldum, aşık oldum"
"oha" gözlerimi büyüttüm, çok şaşırmış gibi.
eğer yunjinle yeterince yakınsanız fazla ayran gönüllü olduğunu bilirdiniz. aşık olması dünya üzerindeki en normal şeydi; tıpkı nefes alıp vermesi, su içmesi veya yemek yemesi gibi. on iki saatte bir yeni crush buluyordu kendine. "bu sefer hangi bahtsız oltana takıldı?"
"pislik olma" yunjin'in fırlattığı yastığı havada yakalayıp kıkırdadım. "gerçekten, farklı bu. öyle böyle aşık olmadım, onu gördüğümde ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim."
"hep aynı terane yunjin" bıkkınca kafamı yana yatırdım. bir yanım yunjin'i öylece salonda anneme bırakıp odamda uyumaya dönmek istiyordu. bir yanım da biliyordu ki biraz daha uyursam tüm gün peşimi bırakmayacak baş ağrısıyla yalnız kalacaktım.
"ya bu sefer farklı diyorum" adeta ciyakladı yunjin. yanaklarımı şişirdim.
"ne gibi mesela?"
"numarasını isteme medeni cesaretinde bulundum" kaşlarımı kaldırdım. işte bu bir devrimdi, devrimdi çünkü yunjin duygularını pek dışavuran bir insan değildi. önünden dünyanın en yakışıklı insanı geçse mimik oynatmaz, sonrasında ayılıp bayılırdı.
"sonuç?"
"neden numarasını istediğimi sordu" dudak büzmesine güldüm. "çok insani bir tepki olmuş, sen ne dedin?"
"çok tatlı olduğunu ve arkadaş olmak istediğimi söyledim"
"direkt randevu teklif etseydin ya"
"yönelimini bilemedim ki"
"oh, kız mı?" dedim şaşkınlıkla. bunca zamandır yunjin'in aşkları genellikle karşı cinsinden olduğundan şaşırmıştım.
"evet, çok güzel bir kız hem de" içli içli nefes aldı yunjin. dudak sarkıttım. çünkü bir anlığına kendimi gördüm onda.
"alabildin mi bari numarasını?"
"öyle kolay kolay numarasını alamayacağımı söyledi" ellerini yanaklarına bastırdı. "yeni açılan panayırda gösterisi varmış öğleden sonra. onu izlemeye gidip samimi yorumlarımı yaparsam arkadaş olurmuş benimle"
"çok tatlı ama bu" koltukta kolumun üstüne yatıp kıkırdadım. "ne gösterisi varmış ki? tiyatro falan mı?"
"hayır, balerinmiş"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
compass, minsung(✓)
Fanfictionsenin gözlerinde parlayan yıldızlar, benim en karanlık gecemde bana ışık tutarak yol gösteren pusulalarım.