iyi okumalarrr!!!
☆☆☆
eski müdürümüzün gitmeden önce son kez verdiği nakit avansı mutlulukla sayan yunjin'i izlerken hâlâ bir şeyler yerine oturmuyordu. hangi dağda kurt ölmüştü de böyle bir işe kalkışmıştı ki bu adam, üstelik bütün çalışanlara eşit şekilde dağıtmıştı. hayır şikayetçi olduğumdan falan değildi, minho hyung'a olan borcumu da tamamlayacak olmuştum verdiği parayla ama yine de garip geliyordu ne bileyim.
bizim üstümüzden yediği paralar boğazından geçmediği için bonkörlüğü tutuvermişti herhalde.
"pizza yemeye gidelim mi?" yunjin saydığı paraları beyaz zarfının içine tekrar yerleştirdi ve siyah çantasının içine postaladı. "ben ısmarlıyorum"
"ben ısmarlıyorsam gelirim anca" dedim burun kıvırarak. sadece borcumu ödeyecek param değil üstüne harcayacak kadar param olmuştu. bir bereket vardı üstümde ama çözemiyordum.
"ilk önce ben söyledim ama"
"sonra da ben söyledim" omuz silktim. yunjin kaşlarını çattı ve sarı saçlarını savurdu.
"tamam ya, herkes kendininkini ödesin. hadi gidelim." orta yolu bulduğunda gülerek uzattığı koluna girdim. boyunun benimkinden uzun olması beni zaman zaman cüce hissettirse de artık eskisi kadar dert etmiyordum.
"okul nasıl gidiyor?" kafeden çıkıp sonbaharın kendini iyice belli etmeye başladığı sokaklarda yürümeye başladık. bakır ve kırmızı renkli yaprakları yere dökülmüş ağaçların çıplak dalları ince iskeletleri andırıyordu. hava daha kararmamıştı ama yarın yeni patronumuzla iş başı yapacağımızdan bugünün geri kalanında izinliydik. güzel bir sonbahar günü olduğunu söyleyebilirdim, sadece sabah yine yağmur yağdığından hava biraz soğuktu ve üşüyordum. "gerçi okula gittiğin mi var? benimki de soru işte"
"devam zorunluluğum yok, neden gideyim ki?"
"bir şeyler öğrenmek için, belki?" yunjin abartılı şekilde gözlerini büyüttü.
"zaten bildiğim şeyleri öğrenmek acayip sıkıcı geliyor, inan bana"
"öyle mi sayın profesör? ganonuzu 4'e yaklaştırabilecek misiniz bari?"
"yıl sonunda birincilikle sahneye çıkarken seni de mezuniyetime davet edeceğim ve umuyorum ki bu söylediklerinden utanırsın yunjin" sahte bir alınganlıkla kolumun üstündeki elini silkeleyip adımlarımı hızlandırdığımda peşimden koştu.
"şaka yapmıştım" dudak büktü. "alındın mı?"
"yoo" uzatarak güldüm. "ben şaka yapıyorum asıl"
"soytarının tekisin"
"cadı"
"dikkat et de aşk iksirlerimle zehirlemeyim seni" cam kapıyı ittirerek pizzacıya giren yunjin o kadar yüksek sesle konuştu ki yemek yiyen birçok kişi bize döndüğünde yanakları kızarmış şekilde eğildi. gülmemek için kendimi tutsam da başaramadım.
"gülme ya, hep senin yüzünden zaten. of." kolumu cimcikleyen yunjin'e daha çok güldüm.
"selam" kasada siparişini bekleyen seungmin beni neşeyle selamlarken yunjin bir an onun kiminle konuştuğunu anlayamayarak arkasına döndü ve bizden başka kimse olmadığını anlayınca benimle konuştuğunu anladı.
"selam, naber seungmin?" yanıma gelip beni sıcak bir şekilde kucakladığında ona karşılık verdim.
geçen hafta minho hyungla felix'in evinde oynadığımız kutu oyununda eş olmuştuk ve çirkefliğim, seungmin'in de benden geri kalır yanı yoktu da gerçi, sayesinde bizim kazanmamızı sağlamıştım. sadece haksız rekabete gelemiyordum ve özellikle felix, yaptıktan sonra kendisi itiraf etmişti, hile yaptığı için ufak çaplı ayılıp bayılmalar geçirmiştim sinirimden. özel olarak kendisine kızamıyordum da çok şapşaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
compass, minsung(✓)
Fanfictionsenin gözlerinde parlayan yıldızlar, benim en karanlık gecemde bana ışık tutarak yol gösteren pusulalarım.