-Karan Korhan-
Tayla ile hastaneye gelmiştik. Kısa bir bekleyişin ardından Tayla'nın ismi okununca, muayene için doktorun odasına girmiştik. Doktor, Tayla'ya uzanmasını söylemişti. Tayla da uzanıp elbisesini yukarı sıyırmıştı. Doktor, önce karnına jel sürmüş sonra da ultrasonla bebeğe bakmaya başlamıştı.
"Bebeğimizin durumu nasıl? Bir terslik yok değil mi Sibel Hanım?" diye sordu Tayla.
"Hayır Tayla Hanım, her şey yolunda görünüyor. Kalp atışlarını duymak ister misiniz?"
"Evet, istiyoruz." dedi Tayla da heyecanla. Kalp atış seslerini duyunca nedense duygulanmıştım. Çok değişik ve bir o kadar da güzel bir duyguydu anne-baba olmak.
"Cinsiyetini ne zaman öğrenebiliriz acaba?" Tayla sormuştu bu soruyu doktora. Acaba Tayla kız mı istiyordu, yoksa erkek mi?
"Ona biraz daha zaman var Tayla Hanım. Daha on ikinci haftanıza yeni girmişsiniz zaten. Bebeğiniz biraz zaman sonra kendini gösterecektir." Doktora teşekkür ettiğimizde, Tayla da karnındaki jeli temizleyip kalkmıştı. Doktor birkaç vitamin yazmıştı. Daha sonra da hastaneden çıkıp arabaya binmiştik.
"Karan, bugün benimle randevuya geldiğin için teşekkür ederim. Eğer tek başıma gitseydim, kendimi kötü hissedecektim." dedi Tayla, ellerimden tutarak.
"Önemli değil Tayla, bu benim bir baba olarak görevim." Tayla aramızdaki mesafeyi sıfıra indirip beni yanağımdan öpmüştü.
"Seni o gün terkedip gittiğim için affet Karan. Ne olur affet beni."
"Affettim seni zaten Tayla, artık geçmişi düşünüp durma." Tayla, bu sefer de dudağımın kenarına öpücük bırakıp geri çekilmişti. Öpmesi beni rahatsız etse de bir şey dememiştim.
Tayla'yı eve bıraktıktan sonra ben de babamın ısrarı üzerine aile holdingimize gelmiştim. Babam artık holdingin başına tamamen benim geçmemi istiyordu.
Zaten bir süredir bir işler dönüyordu holdingte ama ne olduğunu hâlâ çözememiştim. Akşam iş yaptığımız adamlarla akşam yemeği randevum vardı ve ona da hazırlanmam gerekiyordu. O yüzden Bade'yi arayıp haber etmiştim. Kendimi gerçekten evli gibi hissediyordum. Sanırım evlilik o kadar da kötü bir şey değildi. Bu düşünceleri bir kenara bırakıp daha sonra da işlerimin başına geri dönmüştüm.◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇◇
-Bade Korhan-
Karan iş için bu akşam yemeğe gideceğini söylemişti. Yani gece geç gelecekti belli ki. Ona o kadar çok alışmıştım ki, yokluğunu yadırgıyordum. Gidip yastığını kokladım, çok güzel kokuyordu. İnsanı sarhoş edecek kadar güzel...
Ne ara uykuya daldığımı bilmiyordum ama uyandığımda saat altıya geliyordu. Yuh! O kadar uyumuş muydum? Kalkıp elimi yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra aşağıya inmiştim. Hülya anne yemek yapmakla meşguldü.
"Yardım edeyim mi anne?"
"Yok kızım, sen yorma kendini. Zaten pilav ve salata kaldı sadece. Sen de salona geç istersen, çocuklar salonda."
"Peki anneciğim." deyip salona doğru yol almıştım. Salona geldiğimde, Yağız ve Derin kavga ediyorlardı.
"Ya kızım, versene şu telefonu bana." diyordu Yağız.
"Anneme diyeceğim seni, hem kızlarla kırıştırıyorsun hem bizden saklıyorsun. Sude kim? Eğer kim olduğunu söylersen telefonunu geri alırsın." demişti Derin.
"Hasbinallah! Kızım, versene şu telefonu bana. Sana ne Sude kim?"
"Ne yapıyorsunuz siz burada bakayım? Bu ne gürültü?" dedim araya girerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN ÖZÜM
Novela Juvenil"Gözünde bir damla yaş olsam, dudaklarına doğru süzülürdüm. Lâkin gözümde bir damla yaş olsan, seni kaybetmemek için asla ağlamazdım... Şimdi düşünüyorum da, bir ben mi yandım?" "Hayır, ben de yandım. Hem de çok. Gözlerin... Gözlerin benim güneşim...