Merhaba,
Nasılsınız, umuyorum ki iyisinizdir. Özlediniz mi? Açıkçası ben çok özledim.
Artık ikinci hikayemiz bu noktadan itibaren daha tempolu bir sürece giriyor. Attığım her bölüm finale atılan bir adım daha bu yüzden ister istemez hüzünleniyorum.
Yeni bölüm için 15 oy ve 70 yorum diyelim mi? Desteğiniz için teşekkür ederim.
Geçen hafta cuma benim için çok önemli bir gündü, o gün Bıçak Sırtı'na attığım bölümde okuyuculardan kalp istemiştim. Sizde birer kalp bırakabilir misiniz?
Bu benden size; 🤍
Kendinize iyi bakın.
🗝️
33.MURPHY KANUNLARI
'Ters gidebilecek her şey, ters gidecektir.'
Ben Melsa, Melsa Güner. Babam Haldun Güner Türkiye'nin kirli işlerini yöneten masanın Güner ailesinin son ferdi. Çocukluğum masanın emirlerini yerine getirebilmem için özel olarak eğitilmemle geçti, birçok kez fiziksel ve psikolojik şiddete, baskıya maruz bırakıldım.
Annem abimin ölümünden sonra kendisini kaleyi andıran malikanenin rutubetli odalarına kapattı, bahçede abim için yapılan anıt mezarın altı boştu sadece benim yaşamam gereken çocukluğumun ruhuma yara açabilen tohumları mevcuttu.
Çocukluğum kerli ferli adamların toplandığı masanın etrafında varlığımdan utanarak eksikliğimi gidermeye çalışarak geçti. İtildim, kakıldım ve yeri geldi bu gücü onların eline beni koruması gereken babam verdi.
Ben Melsa Güner hiç doğmaması gereken biri. Günahın ta kendisi.
Murphy kanunları oldukça basittir, ters gidebilecek her şey ters gidecektir. Abimin ölümüyle başlayan bu terslik sarmalı şimdilerde doğmak zorunda olan beni sarmalın en düğüm noktasında bir darağacının başında bekletiyordu.
Yavaşça arkama döndüğümde bastığım dal çatırdayarak ortadan ikiye yarıldı, bu ses yüreğimdeki kuşun kanat çırpışını bir saniyeliğine durdurup daha sonrasında daha da kuvvetli geri dönmesine neden oldu.
Dragoslav giydiği kaşmir kazak ve keten pantolonla karşımda dikiliyordu, otuzlarının başındaydı ve hiçte hayal ettiğim gibi kerli ferli durmuyordu. Hayır, aslında tam tersi düşündüğümün aksine akça pakça bir suratı vardı.
Kumraldı ve çene hattı boyunca uzanan kirli sakalı uç kısımlara doğru turuncu bir dalgaya teslim oluyordu. İçeri çöken çekik gözleri ela renginin canlı ve pürüzsüz bir haliydi.
"Nereye gidiyorsun?" yarım yamalak Türkçesi dudaklarından yükseldiğinde bir adım geriye çekilmeye kalktım ama havaya kalkan kaşları beni olduğum yere çiviledi, alnımda duran soğuk metal namluyla haşır neşir olmam gerektiğini biliyordum.
"Yemek yemeye gidiyordum." Dedim ve ardından arkamda kalan noktayı işaret ettim. "Gönüllüler için şurada yemek dağıtıyorlar."
"Ona yemek alanında olduğunu söyle."
Elimi cebime yerleştirdiğimde namluyu sertçe alnıma bastırdı. "Hem ona haber vermemi istiyorsun hem de telefonumu almama izin vermiyorsun..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAN VAKTİ
Action"Uyarı değil ceza bilirdim ve sevgiden önce nefreti öğrenmiştim." Bir nefes bir can demekti. Canın üflenmesi ya da terk etmesiydi. Günah ağır bir bedele gebeydi. Âdem işlediği günahın esiri, geçmişin eliydi. Her insan bir amaç uğruna gelir dünyaya...