42. BÖLÜM: "KİMSESİZLER MEZARLIĞINDAKİ İSİMSİZ MEZARLIK"

790 49 357
                                    

Merhaba!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merhaba!

120.000 tıklanmaya ulaştık, destek olan herkese teşekkür ederim.

Yeni bölüm için 350 yorum ve 60 oy diyelim.

🍷🗝️

42. KİMSESİZLER MEZARLIĞINDAKİ İSİMSİZ MEZARLIK


Kenan'ın söylediklerini sindirmeye çalışıyordum, kelimeleri birbiri ardına gelen mermiler gibiydi ve ben mihverimi daha ilk anda kaybetmiştim. Kazanmak ya da sağ çıkmak bir seçenek değildi yani, ben belirdiğim anda mağlup edilmiştim. Çok kez bana ait olmayan savaşların cephesinde can vermiş, ellerimin bulanmadığı günahların bedelini ödemiştim.

Mavzerlere göğüs germekle büyüttüğüm bedenim şimdilerde bir siperin altında daha kaçıncısı bile olduğunu bilmediğim savaşın eteğinde elindeki bilyeleri sayıyordu. Bilyeler sıfıra vurduğunda yattığı yerden kalkılmadığını üzerinde bir avuç örtülü toprak olan abim biliyordu.

Artan kalp hızım kulaklarımda basınçla beraber derin bir uğultuya dönerken kesik kesik yükselen nefesimle yapıştım Kenan'ın yakasına, "O ne yapacak? Dragoslav, Okan'dan bana dokunmamak karşılığında ne istedi?"

Kenan kolumu hemen dirseğimin altından kavrayarak tuttu, sakin kalmamı istiyordu çünkü izlendiğimizi biliyordu. "Dragoslav seni uyardığımı bilmemeli, Okan bile durumdan haberdar değilken onun eline böyle büyük bir koz veremeyiz Melsa."

"Okan, sana olanları anlatmadı mı?" Sesimdeki merak benim bile kulaklarımı tırmalayacak bir tizlikle yükseliyordu. "O zaman nasıl öğrendin, ne olduğundan emin misin?"

Kenan sakin bir tavırla, "Sence seni bir ihtimal uğruna ziyaret eder miyim Melsa?" dedi ve ardından kırgın bir biçimde devam etti, onu bırakmamı kabullenememişti anlaşılan. "Yoksa sana Daria mı demeliyim?"

"Bize ait olmayan bir savaş için cephe almamalıyız değil mi? Bu sana tanıdık geldi mi?"

Kenan, kurnazlığımdan rahatsız olarak kıpırdandı ama daha fazlası olduğunu onun o iri gözlerinden anlayabiliyordum. "Artık bir cephede yer almamız gerektiğini düşünüyorum, Dragoslav daha şimdiden bu denli ileri gittiyse bunun sonu gelmeyecek demektir."

"Bana artık ne olduğunu anlatacak mısın? Ne bir kere daha sormaya gücüm yeter ne de..."

Kenan susmamı işaret ederek elini yavaşça havaya kaldırdı, "Şimdi değil, burada olmaz ilk olarak seni köşkten çıkarmanın bir yolunu bulmamız gerek." Ardından omzunun üzerinden geriye doğru baktı Dragoslav durduğu noktada öylece dikiliyordu, bakışları üzerimizdeydi ve açıkçası bizi ulu orta izlemekten rahatsızlık duyuyor gibi de görünmüyordu. "Bu konu hakkında bana yardımcı olabileceğini düşündüm."

TAN VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin