Yaşlı kadın boğazını temizlerken bakışlarım elinde duran siyah kapaklı eski, tozlu kitabı buldu. Siyah kapağın önünde birbirine geçmiş iki ejderha vardı. İlk defa böyle bir sembol görmüştüm. Ejderhalar kutsaldı. Bir ejderhayı yaşam ve ölüm arasında kalınca görürdün. Ejderhalara eski insanlar hükmetmişti. Onlara hükmetmiş ve en sadık dostları yapmışlardı. Bir ejderhanın dostluğu demek dünyaya sahip olmak demekti. İnsanlar ejderhalarla beraber elflere savaş açmıştı. Kanlı bir yıkım ve ardından gelen kapkaranlık senelerce sürecek olan büyük bir sefalet bırakmıştı. Yıkımdan sonra elflerin hükümdar olduğu insan kanıyla sulanan bir dünya...
Yapılanları unutmamıştı elbette elfler, insanların büyük bir kısmını mavi ateşte yakmıştı. Bu ateşte yanmak yerine tüm kemiklerinin un ufak oluncaya kadar ezilmesini tercih edermişsin. Öyle söylüyor eski insanlar. İnsanların büyük çoğunluğu katledilmiş, ölmakten kurtulan azınlık ise Aganta'ya göç etmişti. Bu da bir çeşit intihardı. Çünkü Aganta ülkenin en kuzeyiydi. Hiçbir zaman güneş açmazdı, burada sadece dev buz kütleleri ve büyük yıkımdan etkilenen yıkık dökük evler vardı.
Artık burada adınız insan olmazdı. Avcı olurdunuz, ahlakî değerleriniz olmazdı. Sadece ve sadece hayatta kalma dürtüsü vardı.
Elindeki kitabı açıp gözlerini gözlerime dikti.
"Veronica senin yolların hep buraya çıkıyor. Ama bu senin için iyi değil. Merak öldürür, içinde bulunduğun hayatı kabullenmezsen ölürsün."
Herkesten benzer cümleler duyardınız. Ama içinde bulunduğum hayatın sevilecek tarafı yoktu. Bir kez bile güneşi görmemiştim. Yeşil yapraklı ağaçları ya da cıvıldayan kuşları... Kuru dalları karlarla yüklenmiş ağaçlar ve uğursuz sesli kargalar vardı.
"Bir büyücüden bunları duymak ilginç . Sadece efsanelere inanmak istemiyorum ben. Özgür insanlara, sıcak havaya ya da ejderhalara..."
Kafasını umutsuzca salladı. Yüz küsür seneyi devirmişti. Büyük yıkımdan sonra doğmuştu. Belki de bu soğuk topraklara gelmeden önce görmeye arzuladığım şeyleri görmüştü.
"Efsaneler dinleyerek büyüdün ama hepsi birer efsane ejderhalar yok oldu birdaha dönmeyecek yada insanlar özgür olmayacak. Ve sen Aganta'dan dışarı çıkamayacaksın. Ben sana bu kitabı vereceğim ama sende bu düşüncelerden vazgeçeceksin."
Kafamı hızlıca salladım. Bu kitaba sahip olmak demek yeni bir dünyaya yelken açmak demekti. Kitabı alıp kırık dökük kulübeden çıktığımda hava kararmıştı.
Hızlı adımlarla toplanma yerine doğru yöneldim. On iki yaşına gelince şehrin merkezinden uzakta üç katlı tahtadan yapılmış şehirdeki herşey gibi eski bir binaya gönderilirdin. Bir yıl boyunca zorlu bir avcılık eğitiminden sonra avlanmaya başlardın.
Avladığın şeyler ne kadar değerliyse o kadar değerliydin. Eğer beceremezsen evsizlere katılırdın. Evsizler köle gibi alınıp satılırlardı. Kimse böyle bir kaderi istemediğinden canla başla çalışırdı. Toplama alanı ve adını kimsenin bilmediği büyücünün kulübesinden başka bir şeyin olmadığı şehrin bu kesminde yapayalnızdın.
Yalnızlık çoğu şeyden daha iyiydi . Kimseyi düşünmek zorunda değildin . Kendin için yaşa ve öl. Basit ve net . Annesini ve babasını hiç tanımamış olan ben için ise işler daha kolaydı . Beni bulan ve toplama alanına yerleştiren kişi şehrin bu kesminin biricik büyücüsüydü.
Toplama yerinin kapısında Ellie'yi gördüm. Ellie sarı saçları pislikten kararmış olsa da çok güzel bir kızdı . Avcıların gözdesiydi. Pek anlaştığımız söylenemezdi.
" Veronica teşrif ettin demek . Söyle bakalım mükemmel avcı yeteneklerin ne avladı bugün ?"
Yapmacık ifadesini gördükçe kusasım geliyordu .

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Taç
FantasyKAYIP TAÇ TANITIM İnsanlar bereketli toprakları ekip biçmiş , uzun ve bolluk içinde seneler yaşamışlardı . Dünyanın tek hakimiydiler. Peki bir gün düzen tersine dönseydi ne olurdu ? Büyük bir yıkımın ve baş kaldırışın ardından dünyanın hakimi olan...