On Üçüncü Bölüm : Gizem Buğusu

59 9 0
                                    

Eski hayatımdan nefret ederdim bir zamanlar oysa şimdi o hayatın tekrar benim olması için herşeyi yapabilirdim.
Tüm bunlar dışarıya karşı kale misali koruduğum duygularımı , benliğimi harap etmişti .
Annesiz olmaya ya da babasını hiç tanımamaya alışabilirdi insan . Benim için sadece hayalden ibaretlerdi bu yüzden bilmeden sadece hayal etmek çok daha kolaydı.
Kolay olmayan şey ailen yerine koyduğun insanların ansızın gitmesiydi .
Bir sabah kalktığında hayatının aynı olmamasıydı.
Kendini korumaktan aciz olmaktı .

Kolay olmayan çok şey vardı . Tıpkı üstümdeki lanetin zarar vermesin diye geride bıraktığım Hanbal gibi ...

Kapıyı çekip çıktığımda ilk iki gün soğuktan ve açlıktan öleceğimi düşünmüştüm . Sonraki beş gün ise avcı olduğumu ve bir şekilde halledebileceğime inanmakla geçti . Son iki haftada ise artık Aganta'nın soğuk topraklarını geride bırakmanın da vermiş olduğu rahatlıkla sincap ya da tavşan bulup yiyordum .

Kuzeyli için sıcak topraklardı bunlar o yüzden yerde yatmak hiç de zor değildi . Kurduğum tuzaklar var olduğu sürece güvendeydim.

Pis olan şey ise neredeyse 1 aydır bir kaç kez su birikintisine girip temizlenmeye çalışmaktı. Ya da kirden bezmiş elbiseleri giymeye devam etmekti .

Bir de durmadan özlemekti. Ama alışabilirdim . İnsan eninde sonunda herşeye alışırdı.

Yaktığım ateşin başında düşünceler arasında kaybolmuşken arkamdan gelen dal kırılma sesiyle konuşmayı bırakıp tüm dikkatimle arkaya döndüm .

Kimse yoktu .

Hızla önüme dönerken duyduğum sesle anılar zihnime doluştu .

"Veronica Glen , ölmeden seni göreceğimi biliyordum."

Karşımda duran on altı yaşındaki kızın göğsüne kadar inen saçları sarıydı. Gözleri yeşile benzese de tam görememiştim .

O toplama alanında ki onlarca kızdan biriydi .

Emily Gren .

Hayatını kurtarıp onu toplama alanına bin bir zorlukla taşıdığımda o sekiz ben ise on bir yaşındaydım . Üstü başı kanlarla kaplı küçük bir kızdı ve biz ona bunu yapanı asla bulamadık . Şimdi karşımda geçmişten gelen yabancı dikiliyordu .

"Emily , hayatta kalmayı sonunda öğrenmişsin ."

Yanıma doğru gelip yumuşak toprağa oturduğunda yüzünde şapşal gülümsemesi vardı .

"Hocam iyiydi diyelim . Seni görmek çok güzel . Sarah peki o nerede ?"

Ben onu buzdan duvarlarıma almasam da o beni kalbine alalı uzun zaman oluyordu.

"Seni görmekte güzel . Sarah yok ..."

Sarah yok . Bu cümlenin anlamsızlığında boğulabilirdim .

"Olamadığını biliyorum tıpkı senin bu ormana geleceğini bildiğim gibi . Hanbal'ı geride bırakmak seni üzmüş olmalı ."

Hanbal'ın ismini duymamla hızla ayağa kalktım . Beni bunca zaman izlemiş olabilir miydi ?

"Nereden biliyorsun bunu ? Beni mi izledin bunca zaman ?"

Ağır ağır ayağa kalkıp karşıma dikildiğinde

"Ben herşeyi bilirim . Hanbal'ın şuan seni arıyor olduğunu bildigim gibi . Baykuşum ben ."

Baykuş bunun anlamını biliyordum . Görüşleri olanlara verilen isimdi bu . Görüşleri olanlar her an her yerde olanları engel yoksa görürdü . Baykuşlar o kadar azdı ki herkes onları efsane zannederdi .

Kayıp Taç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin