Kaderin ağlarına inanırdım. Dönüp dolaşırdı ve seni içine çektiğinde yapabileceğin tek şey boyun eğmek olurdu.
Kadere boyun eğmek...
Kaderin bir zamanlar soğuk kış gecelerinde yağan kar taneleri arasında olduğuna inanırdım. Kar tanelerinin yavaş yavaş kendi şekillerine sadık olarak yeryüzüne düştükleri o an benim de zihnime hayaller düşerdi. Kendim hakkımda hiç bilmediğim ama olmasını dileyip durduğum hayaller...
İtiraf etmek gerekirse çoğu kez geçmişimi düşünmüştüm. Annemin on altı,on yedi yaşlarında öylesine bir birliktelikte hamile kaldığını ve beni doğurup öldürmektense Alba'nın kapısının önüne bırakmayı yeğlediğini düşünmüştüm. Hatta o kadar çok bunu düşünmüştüm ki en sonunda benim doğrum olmuştu.
Doğru olduğunu sandığım şey gerçekle uzaktan yakından alakalı değildi. Annem güçlü bir kadındı ,hayallerimdeki daha doğrusu düşünmek istediğim aciz tabloya uymuyordu. Benim acemi bir kaltak olarak düşündüğüm annem Cintra'nın en saygın hanımefendisiydi. Büyücü ve cadı yetiştirilen kaos merkezinin müdiresi olmak kolay değildi.
Tris Benjen.
Annem. Onun kim olduğunu öğrendikten sonra o kadar çok araştırmıştım ki onu bilinen şeylerin arkasındaki gizi bile görecek hâle gelmiştim.
On dokuz yaşında hayatına giren adama yani babama duyduğu aşk öylesine güzeldi ki herkese göre ,bu aşka lanet düşürmek kimsesiz ruhumu iyice dipsiz kuyulara itmişti.
Ben hak etmiyordum . Bana iyi davranılmasını ya da mutlu bir sona ulaşmayı. O tacı bulmak için dolanıp durduğum koca beş senenin sonunda kesin bir şekilde söyleyebilirim ki ben o tacı taktığım an karanlık hislerim yeniden gün yüzüne çıkacaktı. Bir vahşetin daha mimari olmayi kabul edemezdim.
Gözlerimi açtığımda ensemdeki ağrı iyice belirginleşmişti. Puslu görünüyordu herşey. Göz kapaklarım bana ihanet etmek ister gibi açılmak için direniyordu ama ben onlardan daha inattım.
Bulunduğum yerin bir mahzen olmasını beklerken gördüğüm şey büyük bir avizenin salındığı tavandı.
Hızla yattırıldığım yataktan kalkarken arkası bana dönük olan sarı saçları omuzlarından aşağı salınan o kadını gördüm.
Malia.
"Neden buradayım ?"
Ayağa kalkarken üstümü düzelttim. Önünü dönüp bana sertçe baktı. Göz altları mosmordu. Sanırım gece uyumamıştı. Gözlerinin içindeki kırmızı renk o kadar yoğundu ki neredeyse tüm günü ağlayarak geçirmiş gibiydi.
Pencerenin dışından gelen sesler yoğundu.
"Taç nerede?"
Sıkıca gözlerimi yumup açtığımda sakince yanıt verdim.
"İsyan kampında bıraktım. Katherine aldı büyük ihtimalle Natalie de taktı! Tamam mı ? Beni artık rahat bırak!"
Ellerini yumruk yapıp derin bir nefesi ciğerlerine çektiğinde sinirlendiğini çok belli etmişti.
"Seni rahat bırakmak öyle mi ? "
Üzerime doğru yavaş yavaş yürürken gözlerinde gördüğüm duygu bana tanıdıktı.
Sevdiğini kaybeden herkesin gözünde aynı duygular can bulundu.
"Burada seni yok ederim,kemiklerin bile bulunmayacak hâle gelir! Hatta daha da ötesi Sarah'ı mahvederim. Ölüm bir kurtuluş olana dek bana yalvarırsın! Şimdi bu yüzden dediklerimi yap!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Taç
FantasíaKAYIP TAÇ TANITIM İnsanlar bereketli toprakları ekip biçmiş , uzun ve bolluk içinde seneler yaşamışlardı . Dünyanın tek hakimiydiler. Peki bir gün düzen tersine dönseydi ne olurdu ? Büyük bir yıkımın ve baş kaldırışın ardından dünyanın hakimi olan...