1. BÖLÜM

98 4 2
                                    

İnine girmiş bir kurttan farksızdım. Rahat olduğum tek yer burası gibiydi. Hiç kimse güvenilir, hiçbir yer güvende değildi. Sadece burası, hayata ilk başladığım bu nokta.

Ringin yanından geçerken küçük kız çocuklarının ilerideki matta en kıdemli kadın hocalarımızın birinden eğitim aldıklarını gördüm fakat adımlarımı oraya değil arkadaki gizli kapıya yönlendirdim. Kapının çıktığı merdivenleri inerek kendi alanıma giriş yaptım.

Tecridin en alt katı, yere yakın olduğum tek yer. Zamanında gömülmek istediğim toprağı kazarak kendime özgü bir tabut oluşturmuş gibiydim. Tek bir camı olmayan daire, havalandırmalarla havadar kalıyordu.

Yalnızca iki odası ve bir banyosu vardı. İlk oda çalışma odası olarak kullandığım, kirli işlerimin merkeziydi. İkinci oda ise dinlendiğim kısım.

Banyoya kendimi atarak üstümdeki yorgunluktan kurtulmaya çalıştım. Davettekilerin bakışları aklıma düştükçe gülmeye devam ediyordum. Su, akışını devam ettirirken kahkahalarım daha da arttı ve bir ses bunları durdurmama neden oldu.

"Lera?"

"Banyoda rahat bırak bari be!"

"'Boş vakit istemiyorum, hep kafam dolu olsun.' diyen sen değil miydin kızım!" Gökay sesimi taklit ederek boş konuşmaya başladığında altında keyfi durduğum suyu kapattım ve bornozuma sarınarak banyodan çıktım. Kapıyı açtığımda kaslı kollarını önünde bağlamıştı ve bakışları sertti.

"Zevzeklik yapma, olanlara gel!" Gökay gözlerini devirdikten sonra çalışma odama doğru peşimden geldi. Ben masanın başındaki sandalyeye otururken o duvara bitişik deri koltuğa oturdu.

"Davette tüm düşmanlarımızı aynı anda üstümüze çektin, hem de korumalarımızın hepsini görevlendirmek için hazır beklerken. Şimdi ne yapacaksın?" kaşlarım çatıldı ve bakışlarımı Gökay'a çevirdim.

"Hiçbir zaman birilerinin arkasına saklanmadım Gökay! Her birini tehdit ederken kendimi riske attığımı bilmiyor muyum sanıyorsun? Salak mıyım ben, geri zekalı!" Gökay da sahte bir öfkeyle dizine doğru yaklaştı.

"Geri zekalı mıyım ben, aptal! Geri zekalı olsam yanında işim ne?" ciddiyetim dağılırken gülmeye başladım ve gülüşüme eşlik etti.

"İleri zeka! Çalışmandan haber ver." Gökay biraz daha rahatlayarak koltuğa gömüldü.

"Son rötuşları kaldı. Büyük proje. Hayata geçmesi yakın."

"Güzel." Yerimden kalkıp odama geçtim ve üzerimi giyindim. Odadan çıktığımda Gökay elindeki tabletinden sıradaki işimizi araştırıyordu.

"Sıradaki işe gelecek misin?"

"Bensiz halledin. Pekin, buralarda mı?"

"Dün döndü görevden. Yüklü bir miktarla." Gülümsedim.

"Bu iyi. Hiç olmadığından daha da ihtiyacımız olacak." Koruma programı için işe alacağımız kişilere ödeme yapacaktık ve bunların geldiği yardım fonunun ilk miktarı biraz da olsa elimizi rahatlatacaktı.

"Koruma görevi için başvurular yüz bini geçti." Şok içinde yüzüne döndüm.

"Saatler içinde mi?" Gökay başını onaylarca salladı.

"Nasıl ayıklayacağız bilmiyorum ama bu zor olacak." Kaşlarım çatıldı ve düşünmeye başladım. Önümüze her geleni eğitime sokmuyorduk. İlk olarak seviyelerini belirliyorduk, ardından psikolojik test uyguluyorduk. Herhangi bir sapkınlıkta eleniyor ve her biri yeni hedefim haline geliyordu. Başvurmadan önce ölebileceklerini onlara söylemeli miydim?

KORUMA PROGRAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin