15. BÖLÜM

20 3 0
                                    

İnsan kendini gerçekten anlamaya başladığı o anda tüm reddetmelerinin sonuna gelmiş, kendini duyguları ve hisleriyle kabullenmişti.

Tüm gece düşündükten sonra aklımdaki karmaşaya son vermem sabahı bulmuştu. Başımın üzerine yasladığı çenesi ve beni sardığı vücuduyla bütün gece aklımda yer edinmiş, kokusuyla onu düşünmeme engel olamamıştı. Konuşmalarımızdan kısa bir süre sonra vücudu rahatlayıp uykuya daldığında onun da benim yanımda güvende hissettiğini anlamıştım çünkü insan güvende hissetmediği birinin yanında diken üstünde olmaktan kendini alıkoyamıyordu.

Gözlerim tüm gece tavanın arkasındaki gökyüzünde, şehre çok da uzak olmamamıza rağmen sayıca fazla olan yıldızlarda kalmıştı fakat zihnimin önünden ilk karşılaştığımız andan itibaren geçen tüm anlarımız, yıldızlara olan odağıma da son vermişti. Gökyüzü aydınlanmaya başlarken etraftaki sabah soğukluğu hala çıplak olan bedenimi üşütmüştü.

Yataktan doğrulup dün gece dolabından çıkardığım fakat yere düşürdüğüm tişörtünü alarak üzerime geçirdim. Tişört biraz bol ve uzun gelse de Safir'e olmasının imkânsız olduğu ortadaydı. Bakışlarım ona döndüğünde nefes alış verişleri değişmişti çünkü yanından kalktığımı hissetmişti fakat tekrar derinleştiğinde uykusuna döndüğünü anladım.

Dün keşfettiğim evinde, alt kattaki banyolardan birine ilerlerken adımlarım kapalı olan kapının oraya çevrilmişti. Kaşlarımı çatarak ve başımı omzuma yatırarak kapıya baktığımda arkasında ne olduğunu ve burayı neden koruduğunu anlamaya çalışıyordum. Banyoya girdiğimde aklımın orada kalmadığını söyleyemezdim.

Yüzüme su çalıp hiç gelmemiş uykuma rağmen yatakta mayışmış bedenimi kendime getirdiğimde aynanın karşısındaki tamamen makyajdan arınmış yüzüme baktım. Dudağımın kenarındaki yara yerli yerindeydi fakat ufak bir izdi.

Bütün gece düşüncelerimin verdiği ağırlığa bir yenisini kendime bakarken eklemek istemediğim için banyodan çıktım. Bakışlarım tekrar kilitli kapıya döndüğünde zihnime yük yapan diğer şeyi de ortadan kaldırmak istedim.

Saçlarım arasından asla eksik etmediğim ve çoğu zaman işime yarayan tel tokamı çıkarıp biraz genişlettiğimde bir ucunu kendime doğru büktüm, kilide eğildim ve açmaya çabaladım. Biraz çabalamam gerekmişti çünkü yeni modellere göre eski bir kapıydı. Nihayet 'clik' sesini duyduğumda tam kapıyı çevirecektim ki ne zaman yanıma geldiğini bile hissetmediğim yetmezmiş gibi kulağımın dibindeki keskin ve uykulu sesini duydum.

"Neden bu kadar meraklısın?" Elim tıpkı dün olduğu gibi kapı kolunda kaldığında yine istediğimi başaramamanın hüsranı ve onun sorusuna olan öfkemle birlikte arkamı döndüm.

"Benden gizlediğin şeylerin ağırlığını, bana bakmaya devam ederken nasıl taşıyabiliyorsun?" Sorusuna soruyla karşılık verdiğimde, sorum onun sorusuna oranla fazlasıyla ağır gelmiş olacak ki yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes verip tekrar safirlerini elalarımla buluşturdu.

"Neden bana güvenmeyi seçmiyorsun?"

"Sana güvenebilmem için bana hiçbir şey vermiyorsun!" Yüksek çıkan sesim bütün gece düşündüklerim sonucunda vardığım tek gerçeğe çıkıyordu. Benden almak istediği şeyler vardı fakat beni gerçekten istiyor muydu, bunu bilmiyordum. Amacı için duygularımı ele geçirmeye mi çalışıyordu bunu kavrayamıyordum. İşler Gökay'ın dediği noktada kesişirken kör olmuş gibi hissediyordum.

Elleri yanaklarımı kavrayıp yüzümü yüzüne doğru yakınlaştırdı.

"Hislerimin gerçekliğini hissetmiyor musun?" Yanaklarımdaki ellerini tutup aşağı indirdim.

KORUMA PROGRAMIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin