O karanlık sokakları tekrar tekrar koştuğum yetmezmiş gibi yeniden buradaydım. İnsan istemediği anların içinde kendini tekrar tekrar bulduğunda, istememe eyleminden bile nefret etmeye başlıyordu. Bir şeyi ne çok istiyordu çünkü olmayacağını biliyordu, ne de istemiyordu çünkü karşısına tekrar geleceğinden emindi.
Yıllar içinde bu kâbustan kurtulmak için her yolu denemiş ve önüme çıkan yeni kâbuslarla ruhumu ondan arındırmış hissetmiştim fakat uzun bir süre uğramasa da bana kendini arada bir de olsa hatırlatmayı uygun görüyordu. Şu an olduğum konuma ne için geldiğimi bana tekrar tekrar hatırlatıyor ve başarımı körüklüyor, kim için yola çıktığımı tekrar tekrar gün yüzüne çıkarıyordu.
Koşma eylemini durdurmaya çalışmak için beynime yolladığım komutlar geçersiz kalıyordu. Koşuyordum ve daha da hızlanıyordum.
"Lina!"
Sesim karanlık sokaklarda yankılanıyordu. Onun yalnızca "Buradayım." çağrısını duymak istiyordum. "Abla!" diyerek beni yanına çağırmasını diliyordum fakat o bitmek tükenmek bilmeyen sokaklar hiç istemediğim şekilde bitiyordu. Her seferinde aynı son... En kötü son...
Her bir sokak arasına, evlerin kuytularına, çöp konteynırlarının arkalarına, yıkık dökük binaların içine... O gün hiç girmediğim ne kadar tehlikeli yer varsa hepsinde bulunmuştum ve hiç ummadığım, umudumun son kırıntısının tükendiği o an; kafamı soluma rastgele çevirip baktığım bina boşluğunda gördüm bedenini. Fakat o kadar telaşlıydım ki başımı hızla önüme çevirdiğimde gördüğüm aklıma dank etmişti. Gözlerim dehşetle açılırken başımı o ara sokağa dönmeye korktum. Ölüsünü bulacak olmak en büyük korkum olmuştu fakat daha büyüğünü yaşayacağımı o an tahmin edemezdim.
Korkuyla başımı o bina boşluğuna çevirdiğimde hareketsizce yatan bedenini gördüm. Başımı iki yana sallarken yanaklarımdan süzülen yaşlar beton zeminle buluştu. Hareket komutu bacaklarıma geçtiğinde onun yanına gelene kadar kendimi durduramadım. Yere çökmek, nabzını kontrol etmek, yaşadığını belirtecek tek bir şey yapmasını sağlamak için yanıp tutuşurken gördüklerimle donakaldım.
Yüzündeki ve vücudundaki morluklar, üzerindeki kıyafetlerin yırtıkları ve bakışlarımı zorla değdirdiğim kan içinde kalmış iç çamaşırları...
Öyle bir çığlık atıp yakardım ki gökyüzüne doğru, boğazım yırtıldı ve bir daha konuşamayacağım sandım. Titreyen dizlerim ağırlığını daha fazla taşıyamayarak yere düştüğümde morluk içinde kalmış dudaklarını gördüm.
Ellerimi uzatıp onu iyileştirmek istedim fakat ona dokunmaya ölesiye korktum. Ona dokunmuşlardı ve benim dokunuşlarımdan rahatsız olur diye korktum. Öldüğünü düşünemedim, dokunuşlarımdan rahatsız olur diye korktum.
"Lina..." Sesim bağırışımın etkisiyle öylesine kısık çıkmıştı ki ben bile sesli söyleyip söyleyemediğimden emin olamadım.
Issız sokakta olmamıza rağmen çığlığımı duyarak bina boşluğunun dışına gelen birkaç çöp toplayıcısı, benim o an akıl edemediğim şeyi yaparak acil numarayı tuşladı ve bir ambulans çağırdı.
Korkumu yenerek ona dokunabildiğimde teni katılaşmış gibiydi. İçimde bütün reddetmeler yaşanıyordu ve onun ölüm katılığı olmaması için kaçıncıya dua ediyordum. Ellerim korkak hareketlerle boynuna giderken nabzını hissetmeyi denedim fakat başaramadım. Hızla bileğini kavradığımda yine hiçbir ritim yoktu. Bütün umutlarım tükeniyordu fakat inkar etmeye devam ediyordum. Onun Lina olmadığı boyutuna ulaşan inkârlarım da dahildi bu düşüncelerime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA PROGRAMI
ActionKadınların korunmak zorunda olmadığı, özgürce yaşayabildiği bir dünyanın hayal olmaya başladığının farkına vardığımda fazlasıyla gençtim. Küçük kızımın katledilişi tüm fikirlerimi ve benliğimi değiştirirken bu değişimin içine birden atlayarak kendim...