Tecridin acil durumunu günler sonra bitirdiğimde herkes rahat bir nefes almıştı. Nöbette kalanlara birkaç gün izin verdim ve dinlenmeleri için fırsat tanıdım. İlk ekibim bu süreçte zorlanmıştı fakat Fist, Berceste ve Asil yorgunluktan mahvolmuşken, Safir ve Acar günlerdir uyuyormuş gibi dinçti.
Üzerlerinde olan bakışlarımı fark ettiklerinde Safir son konuşmamızın etkisinden gözlerimin içine yine anlamsız bakıyordu fakat Acar, günlerin yorgunluğunu benim geçirmemi istermiş gibiydi. Ona baktığımda dudağımın bir kenarı kıvrılırken Safir'in öfkeli bakışları anında Acar'a döndü. Ardından bana baktı ve burnundan soluyarak yanımızdan ayrıldı.
Bana hiçbir şey vermezsen sana gelemem safir gözlü.
"Akşama kadar dinlenin. Akşam sizinle bir yere gideceğiz." Sözlerim üzerine üçü başını onaylarca salladığında Acar konuşmaya başladı.
"Bizi görevden alıp göreve mi sokacaksın gerçekten?" Ardından diğerlerinin yanında olduğumuzu fark etti ve "Yani sokacaksınız..." dedi fakat son kelimenin de absürtlüğünü fark ettiğinde utançtan yanaklarının kızardığına şahit oldum. Dudaklarım bu tatlı hareketiyle kıvrılırken bakışları dudaklarıma takıldı. Gülüşüme baktı ve dudaklarını ıslattı fakat bundan ilk defa rahatsız olduğumda kaşlarım çatıldı. Ani değişimimi fark ettiğinde aynı tepkiyi o da verdi.
"Çalışmanızın karşılığını alacaksınız. Güzel bir mekanda eğleneceğiz." Kızlar mutlulukla yumruklarını tokuştururken Fist tepkisiz kaldı fakat Acar, gözlerindeki şeytani parıltılarla bana bakmaya başladı. Bu çocuk eğlence kelimesini neden her defasında başka yerlere çekiyordu?
Tecridin dış kapısı açıldığında hepimizin bakışları oraya döndü ve günler sonra Koray'la Gökay'ı görmemin üzerimdeki etkisi tarifsiz bir mutluluk, rahatlama ve güven hissiydi. Aynı hisleri kısa bir sürede tanıdığım, peşimde benden bilgi koparmaya çalışan birine hissetmem beni rahatsız etti. Safir hayatıma çok hızlı dahil oluyordu.
Onlara gülümseyerek başımı omzuma doğru yatırdığımda ikisi de aynı hareketi yaptı ve bana doğru gelmeye başladılar. Arkalarındaki muhafızlarım hazır ola geçip selam verdikten sonra Gökay ve Koray'ın birkaç adım gerisinde kaldılar.
İkisi aynı anda gelip bana sıkıca sarıldığında henüz kapanmamış yaramdan bir sızı yükseldi. Yüzümü buruşturdum fakat bunu fark etmelerine izin vermedim.
"Seni bu kadar özlemem normal mi?" Gökay sözleriyle geri çekildiğinde kaşlarını çattı. "Sana olan kızgınlığım özlemimle yok oldu resmen ve bu iyi değil." Ufak bir kahkaha attığımda koridorda bir ses yankılandı.
"Lera'dan başka kadınları da bu kadar özlüyor musun?" Bishu, Türkçe'yi bilmese de içinde geçen bazı kelimeleri bildiğinden olsa gerek, Gökay'ın sözcüklerini anladığında kıskanç bir havayla kaşları çatılı Gökay'a bakarken, Gökay'ın dudakları yukarı kıvrıldı ve ona olan bakışlarında gerçek aşkı gördüğümü sandım.
Gökay seri adımlarla ona doğru ilerlerken "Sadece sen. Üçüncü bir kişi mümkün değil." Dedi ve onu belinden çekerek sarıldı. Bishu, burnunu Gökay'ın boynuna gömmeden önce onun da yüzündeki dinginliği ve özlemi gördüm. Sarılmasına karşılık verdiğinde fazla romantik bir çifttiler.
Elimi erken fark etmemesi için, Koray'ın gözleri fazla keskin görüyordu ve şuan odağı kendime çevirmek istemezdim, sırtına dokunduğumda o da bir elini belime sararak yanıma durdu.
"Ortalık karışmış." Öfkeyle dudaklarımı yaladım.
"Biraz." Bakışlarını kısa süreli de olsa Asil'in üzerinde yakaladım. Onun iyi olup olmadığını süzdü ve ardından bana döndü, yüzümdeki ifadeyi gördüğünde yakalanmışlığın verdiği utanca büründü. Kıkırdadım fakat konuyu değiştirdiğinde buna izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUMA PROGRAMI
AksiKadınların korunmak zorunda olmadığı, özgürce yaşayabildiği bir dünyanın hayal olmaya başladığının farkına vardığımda fazlasıyla gençtim. Küçük kızımın katledilişi tüm fikirlerimi ve benliğimi değiştirirken bu değişimin içine birden atlayarak kendim...