24. Bölüm: Hint dizisi

212 28 34
                                    

Keyifli okumalar ve bol kahkahalar dilerim 💜🧜🏻‍♀️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli okumalar ve bol kahkahalar dilerim 💜🧜🏻‍♀️

Demir bey Rahip'le bakışırken ben de kızlara tekrar bir bakış attım. Bu sefer çok fenaydı durum. Yandan yandan yengeç adımlarıyla kaçsa mıydım?

"Siz ne yaptınız!? Yüce İsa! Sen bizi bağışla!" diyen adam durmadan dua ederek kendini haçlıyordu. Yani eli ile omzundan omzuna yukardan aşağıya işaretliyordu. "Şimdi ne yapacağız!" diyen adam yunanlılar gibi aksanlı konuşunca kendimi tutamadım.

"Ben Rahiplerin sadece dizilerde bu aksanla konuştuklarını sanıyordum. Gerçek miymiş?"

Tabii ki herkes bana korkutuçu bakışlar attı! Ve hatta kafama bir takım şeyler de yemiştim o arada...

"36 buçuk...Kimin bu ayakkabı?!" diye sordum elimde ki ayakkabıyı sinirle havaya kaldırarak. Beklemediğim şeyse Jülide'nin alnına vurarak hızla gelip elimde ki ayakkabıyı almasıydı. "Oha! Senin miydi bu?! Allah seni ne yapmasın! Düşman içimizden biriymiş! Yüce İsa ve Meryem aşkına!" dedim ve dramatik bir şekilde kendimi rahibe İriniye doğru attım.

Garibim kadınsa yanmanın şokunu atlatamadan beni kuçaklamak zorunda kalmıştı. "Lan haylaz! Gel lan buraya! Kusura bakmayın rahibe hanım abla!" diyerek beni çekip rahibenin kucağından aldı Feride.

"Ulan iki dakika rahat duramadın değil mi!?" diyen Gamze'ye baktım. "Benim sucum değil bu kez! Cidden!"

Telefondan yükselen sesle tekrar kendini hatırlatmıştı beyim. "Kesin senin suçun değildir! Nerdesiniz çabuk söyle Hanzade!" demesiyle kulağıma yaklaştırdım korkuyla telefonu.

"Kavalköy'de ki kilisede..." diye mırıldandım korkuyla. "Bir yere ayrılmıyorsunuz! Duydun mu!?" Duymamak ne mümkün? Nemrut herif gelip bize bunları da gaza getirerek iki katı ceza verirdi! Acaba dinlemeden kaçsa mıydım?

"Sakın aklının ucundan bile geçirme kaçmayı! Seni bulurum! Bunu yaparım Haylaz, biliyorsun!" diye bağırıp yüzüme kapatmasıyla bu fikir hızla aklımdan çıkmıştı bile.

"Size inanamıyorum Demir bey! Kutsal suyu nasıl dökersiniz!? Babanız sizi böyle yetiştirmiş olamaz! Yüce Meryem! Sen bu salak çocuğu bağışla!"

Amca kadın yanıyordu-

Rahip bey kutsal su dediğin damdan akan su-

Aloo kadın yandı lan-

Tabi ki aklımdan geçen türlü konuşmaları asla sözlü dile getirmedim! Henüz kafayı yememiştim. Rahibe hanımın kolu feci yanmış duruyordu. Kimsenin umrunda değildi ama nedense.

Bir su bu kadar değerli olamadı ya kadının canı! Pu yazıklar olsun!

"Ayy! Kadın yandı ya! Kimse niye ilgilenmiyor!" diye çemkiren Jüjü ile sonunda birisi Rahibeyi hatırlamayı başarmıştı. Hızla kadının yanına giderek kolunu elleri arasına aldı. "Rahibe hanım siz iyi misiniz?" diye soran Demir bey'in de sonunda algıları açıldı.

Haylaz ve Delikanlı TurtaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin