-29.M

430 35 9
                                    

"yarın son günümüz!!" yunho mutlu bir şekilde gülümserken kulübedekilerin geri kalanı duygusuz yüzlerle ona bakıyordu, "saat sabahın yedisi....neden bağırıyorsun?" diye inledi yeosang, yataktan yuvarlanarak.

"eh, buradan çıkacağım için mutluyum."

wooyoung ve san odanın iki ucundan birbirlerine baktılar, biraz üzgün hissediyorlardı çünkü düşündükleri kadar yalnız kalamamışlardı. boşa mı harcamışlardı?

ikisi yataklarında oturmaya devam ederken diğer çocuklar banyoya koşuşturdu, konuşmak için banyo kapısının kapandığını duyana kadar beklediler.

"okula döndüğümüzde öğretmenlerden kaçabiliriz... sorun değil" wooyoung san'ın yatağına otururken iç çekti. "sadece babamın güvenini geri kazanmam gerekiyor." diye konuştu san.

özgürlüklerinin büyük kısmının gitmiş olacağını bilerek bir an sessizce oturdular.

"wooyoung, gel hadi."

wooyoung yerdeki bakışlarını san'a çevirirken kaşlarını kaldırdı "hadi," dedi san, oturduğu yerde baldırlarını işaret ederek..

wooyoung emekleyerek ilerledi ve battaniyeyi kaldırdıktan sonra bacaklarını san'ın gövdesine doladı.

san yüzünü wooyoung'un boynuna gömüp boynuna küçük tatlı öpücükler bırakmaya başladı. wooyoung'un minyon bedenini kollarında tutarken, asla onu bırakmak istemiyordu.

"birlikte kaçmalı- ya da öyle bir şeyler yapmalıyız."

wooyoung san'ın omzuna yaslıyken kıkırdadı.

"pfft ikimizin de işi yok bebeğim... çok mantıksız."

üzülerek onayladı wooyoung, zengin olan ebeveynleriydi onlar değil.

san, wooyoung'un kalçalarına koşarken boynuna öpücükler bırakmaya devam ediyordu. "artık boynumu öpmene izin yok." wooyoung, boynunu san'dan geri çekerek mızmızlandı.

"neden~"

wooyoung san'a, dudaklarına doğru baktı. "buradan öp" dedi kendi dudaklarını işaret ederek.

san güldü, dudaklarını birleştirip narince hareket etmeye başlamadan önce. başını eğdi, dilini wooyoung'un alt dudağında gezdirdi. san ellerini yatıştırıcı bir şekilde belinde yukarı ve aşağı gezdirirken wooyoung öpücüğün içinde gülümsedi.

riskli bir oyun oynuyorlardı ama aslında o kadar da umurlarında değildi, sadece birbirlerinin kucaklamasına ihtiyaçları vardı.

wooyoung parmaklarını san'ın siyah buklelerinin arasından geçirdi ve neredeyse bir inlemenin kayıp gitmesine izin verdi. bu, onların çok ileri gitmeden durmaları için bir işaretti, geri çekildiler ve alınlarını yasladılar birbirlerine.

dramatik hissettiriyordu.

san, wooyoung'un burnuna son bir öpücük bıraktı ve diğer çocuklar banyodan çıkmadan kalkması gerektiğini işaret ederek kalçalarını patpatladı.

wooyoung sıkıntıyla inledi,"neden sadece söyleyemiyoruz--"

"hayır, onlara söylemiyoruz... henüz değil." diye araya girdi san, wooyoung hâlâ ona sarılı haldeyken ayağa kalktı.

"bebeğim, ayrıl."

wooyoung parktaki bir tür direkmiş gibi san'ın vücudundan aşağı kaydı, çocukça.

nihayet banyo kapısı açıldı ve bıkkın bir yeosang ile gülen bir yunho ortaya çıktı. "neden huzur içinde duş almama izin vermiyorsun?" dedi, açıkça sinirlenmişti.

Take me to church [w.s] / türkçe çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin