-28

292 37 25
                                    

üçüncü kişi

"san elimi tutmayı bırak" sessizce fısıldadı wooyoung, kamp ateşinin etrafında otururlarken danışmanlardan biri kampçılara sıkıcı bir hikaye anlatıyordu.

"sana dokunmak istiyorum..." diye cevap verdi san yine alçak sesle. wooyoung bu cüretkar sözler karşısında ürperdi, gözle görülür şekilde gerildi. "ah sus."

san, bir an için wooyoung'a baktı, hayran kalarak inceledi manzarayı. ateş, çocuğun bal rengi teninden yansıyordu. çocukla geçirebileceği bütün yalnız zamanları istiyordu ve çok şey almaya kararlıydı.

"öksür" diye fısıldadı yakınlaşıp.

wooyoung kaşlarını çattı, "ne-"

"sadece benim için öksür."

wooyoung hafifçe öksürdü ve aynı şaşkın ifadeyle san'a baktı. "daha fazla öksür."

wooyoung anladığında kendini öksürük krizine soktu, danışman hikayesini durdurdu ve wooyoung'a baktı. "ah hayır, iyi misin? san onu kulübenize geri götürebilir misin?"

"evet tabii."

kalkıp uzaklaşırlarken wooyoung sadece gülebiliyordu, san akıllıydı, bunu söyleyebilirdi. "zeki piç" nefesini verdi küçük olan; sessiz, karanlık kabine girerlerken.

"Ooo şimdi de küfür mü kullanıyorsun? seksi." san kapıyı arkasından kapatırken şaka yollu konuştu.

"sadece senin için~"

yeni, tatlı atmosferi içlerine sindirerek birbirlerine gülümsediler.

"buraya gel," dedi san, ayakta dururlarken kollarını çocuğa açarak. wooyoung kollarını san'ın boynuna doladı, yaşlı olan da belini sararken sallandı hafifçe. "bir şey... yapmak ister misin?"

"ne.." san derin bir nefes aldı.

wooyoung, san'a hafifçe gülümsedi; büyük olan etrafı zar zor görebiliyordu ama yüzlerinin ne kadar yakın olduğu göz önüne alındığında, o güzel gülümsemeyi görebilmişti.

"yapabiliriz..." wooyoung başladı, arada san'ın dudaklarına kısa öpücükler bırakarak. "belki biraz...", başka bir öpücük, "pis şeyler." diye bitirdi ve dudaklarına daha uzun bir öpücük bıraktı.

"oh, öyle mi? ne tür bir pis..." dedi san, tek kaşını kaldırarak.

bu sefer san, cümlelerinin ortasında wooyoung'u öpmeye başlamıştı, "istediğin..."

devam etmeden önce wooyoung'un dudaklarına tatlı bir öpücük bıraktı, "artık yürüyemeyecek hale getirene kadar... seni becermem mi?"

wooyoung, yüzünde müstehcen bir ifadeyle büyük olana gülümsedi. "yapamayız...en fazla 15 dakikamız var." diye içini çekti ve san'a sarılan kollarını ayırdı.

oğlan tamamen ayrılmadan önce, san onu geri çekti ve başka bir kucaklamayla beline sarıldı. "ah... ama yapabiliriz."

san yüzündeki sırıtışla başını eğerek banyoyu işaret etti.

"hm... bunu daha önce duşta hiç yapmadık."

"bunu bir yatakta bile hiç yapmadık wooyoung, ne demek istiyorsun?"  küçük olan, san'a esprisi yüzünden dik dik baktı, boynuna bir öpücük kondurmadan önce. "13 dakika" diye hatırlattı, uzaklaşıp banyoya girmek için parmaklarını san'ın göğsünden yavaşça çekerken.

san yüzünde yayılan geniş gülümsemeyle onu takip etti.

wooyoung onu gömleğinden yakalayarak banyoya çekti ve sertçe öptü. öpücük çaresizlik ve ihtiyaç doluydu.

tutkuyla öpüşürken kıyafetlerini çıkarmaya çalıştılar, ama sefil bir şekilde başarısız oluyorlardı.

"pantolonun neden çıkmıyor?" wooyoung, san'ın hareket ettiremediği kemerini gevşetmeye çalışırken dudaklarına doğru inledi.

parmakları pantolonu kemerden kurtarmak için ellerinden gelenin en iyisini yapsa da işe yaramadı, "b-bebeğim benim yapmamı ister misin?" san iç çekti, o hala çabalarken wooyoung'un boynunu öpüyordu.

"h-hayır hallettim."

çaresizce kemer tokasıyla oynarken büyük olanın boynunu öpmeye ve ısırmaya devam etmesiyle inledi.

"belki kendi kıyafetlerine odaklanmalısın bebeğim? sorun değil." san güven verici bir şekilde gülümsedi.

wooyoung içini çekti ve başını salladı, şimdi kendi pantolonunu çözmeye çalışıyordu. fermuarla mücadele edip onu aşağı çekmek için elinden geleni yaparken san neredeyse uyluklarına sürtünüyordu.

"hala mı?" diye inledi san.

kulübe kapısının açılıp kapandığını ve odayı dolduran sohbet seslerini duyunca ikisi de telaşla başlarını çevirdiler.

"kahretsin siktir!" ikisi de aynı anda konuştular, kendilerini toparlarken. san, wooyoung'un morarmış boynuna karşı gözlerini büyüttü, "siktir... iz bıraktım."

wooyoung yerde başıboş duran kapşonluyu kapmadan önce san'ın koluna sertçe vurdu, tanrıya (yn:hehe) şükür böyle bir şey duruyordu burada.

"wooyoung? san?" diye resmen bağırmıştı yunho.

"uyumaya hazırlanıyorduk." wooyoung, san'dan önce banyodan çıkarken konuştu.
"şimdi iyi misin?" dedi yeosang, sarılmak için kollarını açarken.

wooyoung yatağına girmekte olan san'a baktıktan sonra riske girmemeye karar verip yeosang'a el sallamakla yetindi ve kendi yatağına ilerledi.

***

dün atacağımı söylemiştim ama bi tık geç oldu 🙏🏻😔
iyi günler dilerim efenim,, ♡

Take me to church [w.s] / türkçe çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin