-6

444 45 6
                                    

wooyoung | san

"yapacağım." mırıldandım, yakışıklı yüzünde küçük bir gülümseme belirdi başını biraz eğerken. "oyun başlasın o zaman." yüzüme oldukça yakınken fısıldadı.

varlığı içimdeki her şeyi titretiyordu, bir uyuşturucu gibiydi, elbette kötü olanından. henüz birkaç gün önce tanışmıştık ve şimdiden hayatımda çok büyük bir fark yaratmıştı, içimden bir ses bunun hiç de iyi olmadığını söylüyordu.

parmaklarını siyah saçlarımda gezdirmesi beni düşüncelerimden ayırdı. "yapmamı istemediğin hiçbir şeyi yapmayacağım, sadece eğlenmene bak." yüzümü yumuşakça okşadı, sadece başımı salladım ve gözlerimi ondan kaçırdım.

"geç oldu, uyuyalım artık." içini çekti. "senin yatağında uyuyamam san... bu doğru olmaz." usulca fısıldarken yüzüne bakmaya bile utanıyordum, başka bir erkekle yatağı paylaşmak günahtı.

"daha az önce yaptığımız anlaşmadan sonra hala günah işlemek hakkında mı konuşmak istiyorsun wooyoung?" canının sıkıldığı belliydi.

"biliyorum." sessizce mırıldanırken başımı salladım ki haklıydı, o artık istemeyene kadar benimle seks yapmasına izin verdiğim halde şu anda konuşmamalıydım bile.

yüksek sesle içini çekti ve uzanıp siyah örtüyü üstüne çekti. "burada iyi uyumak istemiyorsan keyfin bilir, git başka bir yerde uyu."

"sadece şunu bil, bugün yaptığın her şey bir diğerine zemin hazırladı."

bu ne anlama geliyor?

"sen de bil diye söylüyorum, seninle deneyecek olmam erkeklerden hoşlandığım anlamına gelmiyor... tamam mı?" karşılığında tek duyduğum derin bir kıkırdamaydı, bu gerçekten birikmişti değil mi?

"san." aniden konuştum, şu an üzerimdeki kıyafetlerle uyumak pek rahat olmazdı.

"ne var?"

"uyumak için kıyafete ihtiyacım var da senden ödünç alabilir miyim?"

"hayır dersem?"

"ş-şey o zaman üstümdekilerle uyurum."

"şaka yapıyorum, wooyoung. git dolabımdan bir şeyler al."

yataktan kalkıp dolaba ilerledim ve bir kapüşonluyla bir şort aldım.

kıyafetlerimi hızlıca değiştirirken arada çocuğun bakıp bakmadığını görmek için omzumun üzerinden göz attım, bakmıyordu.

"yatağında uyuyacağım, sadece... bana dokunma, tamam mı?" örtünün altına girerken uyardım, karşılık olarak bir homurtu duymuştum. "cesaret edemem~" fısıldadığında sadece görmezden gelmeyi seçtim ve biraz dinlenmeyi umarak gözlerimi kapattım.

çok geçmeden uyuyakalmıştım.

"uyan, wooyoung." bir sesin bana seslendiğini duyduğumda yalnızca sese arkamı döndüm ve uyumaya devam ettim, "uyan!" ses tekrar bağırdı, bu sefer sert ve kalın bir tondaydı. sızlanarak gözlerimi açtığımda san'ın bana baktığını gördüm. "günaydın. "saçlarımı gözümün önünden çekti parmaklarıyla.

onunla yüzyüze gelebilmek için doğruldum ve elimle saçlarımı hafifçe karıştırırken mırıldandım. "saat kaç?"  kaşlarını kaldırarak sordu, "neredeyse yedi, seni eve bırakmamı istiyor musun?"

"şimdiden mi?" iç çektim, kovulmuş gibi hissetmiştim, ertesi sabah kapı dışarı edilmişim gibi.

"evet aptal, farklı liselere gidiyoruz." gülümsedi. "ah evet." yataktan fırladım. bilmiş bir şekilde kıkırdadı ve gömleğini kaptıktan sonra banyoya girdi. "duş alacağım, sonra da sen yaparsın."

nefesimi verirken rastgele bir sandalyeye oturdum, artık odada yalnız olduğum için biraz daha etrafa bakmak istiyordum.

masası mat siyah renkteydi, temiz ve minimalistti. odası maviden, siyahtan ve beyazdan oluşuyordu, gerçi tek beyaz şey duvarlar ve şık mermer zemindi.

o, benim zıttımdı.

yaklaşan ayak seslerini duyduğumda daha önce oturduğum sandalyeye geri döndüm. "bayan choi kahvaltı hazırlıyor, yani sen duş aldıktan sonra aşağı inebiliriz." "ah... annem kahvaltı hazırlıyor demek istedim."

aslında ne dediğine dikkat etmemiştim, ince beli ve geniş omuzları tam teşhirdeydi.

gözlerimi kusursuz vücudundan alamıyordum, yukarı bakmaya cesaret edemesem de yüzünde bir sırıtış olduğunu söyleyebilirdim. "buraya gelip bana dokunmak istiyorsan, yapabilirsin." nihayet transtan çıkmamı sağlamıştı.

"o-olmaz."

"ve neden olmasın?"

"yapamam." nefes aldım.

hafifçe kıkırdadı ve iç çekti, "tamam o zaman."

aramızdaki gerilimden nefret ettim, bu konuda bir şey yapamayacak kadar utangaç olduğum gerçeğinden nefret ettim. onu zar zor tanıyordum, adını ve yaşını biliyordum. daha fazlasını değil.

"o zaman ben duşa giriyorum." iç çekerek oturduğum yerden kalktım. okul gömleğini giyerken başıyla onay verdi. kafamı üniformaya doğru eğdim, benimkiyle aynıydı.

"olamaz." neredeyse kızgınlıkla homurdanmıştım, biraz güldü, "ne oldu sana da böyle konuşuyorsun?" gülümsedi. "aynı okula mı gidiyoruz?!?" daha çok kendi kendime konuşuyordum.

kaşlarını şaşkınlıkla çattı, "uhm wooyoung, neyden bahsediyorsun?" gözlerinde bıkkın bir bakışla sormuştu. "üniformalarımız aynı." sızlanarak açıkladım.

gülümsedi ve gömleğine baktı, "peki öyleyse bu mükemmel, bu durumda bugünlük diğer üniformalarımdan birini ödünç alabilirsin, seni okula götürürüm."

derin bir iç çekişle, duş almak için banyosuna gitmeden önce kısaca başımla kabul ettim, lütfen tanrım bugün güzel bir gün olsun.

______________

bacağıma bir ayağın çarptığını hissettim, yukarı baktığımda gülümseyerek kahvaltısıyla ilgilenen san'ı gördüm, tanrım şimdi ne istiyor.

ayağı yavaşça bacağımı ovuşturduğunda titredim ve çatalımı yüksek sesle düşürmeme neden oldu, şimdi herkesin dikkati benim üzerimdeydi. "iyi misin wooyoung?" san'ın babası sormuştu, basitçe onaylarken derin bir nefes aldım, "özür dilerim."

yemeğime dönüp yeniden yemeye başladığımda bu sefer san'ın gözlerini üzerimde hissettim. İlk günkü gibi hissettiriyordu, beni gözleriyle soyuyormuş gibi.

ona baktım ve nihayet çocukla göz teması kurdum. kısa ama yoğun, neredeyse cinseldi. gerilim başa çıkılamayacak kadar fazlaydı, başka yöne dönerek bakışmayı kesen ben oldum.

san nefesini sertçe verirken elindekileri bıraktı, "wooyoung'u okula götüreceğim baba, yani arabama ihtiyacım olacak." ciddi bir tonda konuşmuştu, onu şimdiye kadar hiç bu kadar soğuk görmemiştim.

babasıyla aralarındaki bakışma tüyler ürperticiydi.

sonra babası bana baktı, yenilgiyle içini çekti ve onayladı. "sanırım sorun olmaz."

san'ın arabası elinden mi alındı? bu çocuk ne kadar kötü?

san ayağa kalktı ve sırt çantasını omzuna aldı, "hazır mısın?" başımla onayladım ve ayağa kalkıp aynı şekilde hareket ettim.

bugün ilk günüm ve cidden iyi geçmesini umuyordum.

***

'başını sallayarak onaylamak' ve 'iç çekmek' kelimeleri o kadar çok kullanılmış ki,, yer yer farklı kalıplar kullanmaya çalışıyorum ama umarım okurken batmıyordur. neyse, iyi geceler ve de günaydın efenim.♡

Take me to church [w.s] / türkçe çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin