-21

330 38 5
                                    

"seninle seks yapmayacağım ARA SOKAĞIN BİRİNDE." wooyoung sızlanan san'a fısıltıyla bağırdı. "ama nedennNNn~" san zar zor duyulabilen sözlerini geveleyerek konuşuyordu.

wooyoung şu anda tek bir şeyden pişmanlık duyacak olsaydı, o san ve arkadaşlarıyla kulübe gitmeyi kabul etmek olurdu.

flashback

"ne var biliyor musun," dedi san, ikisi sarılıyorken parmaklarını wooyoung'ların saçlarında gezdiriyordu "kulübe gitmeliyiz."

wooyoung çocuğa döndü ve kaşlarını kaldırdı, "tabi, imkansız." san'ın somurtan dudaklarına vururken alay etti.

"neden?" san, ağrıyan ağzını ovuşturarak inledi.

wooyoung gözlerini kısarak konuştu. "neden seninle klübe gitmek isteyeyim ki?" büyük olan kendini göz kamaştıran çocuktan uzaklaştırarak anlamaya çalışırken sordu. "ve bu ne anlama geliyor?"

"ne anlamak istersen o." wooyoung, surat asan çocuğa arkasını dönmeden önce konuşmuştu.

"boşversene, gidiyorum."

açıkçası san asla ayrılmayacaktı ama bir fark yaratıp yaratmayacağını görmek istedi.

"sonuçta seni burada ben istemedim, beni rahatsız etmeye gelen sendin."

"evet çünkü beni görmezden geliyordun!"

"gelmiyordum!"

"geliyordun!"

birbirlerine homurdanarak baktılar.
.
.
.
.
bu, sonunda yatakta sevişmeleriyle bitene kadar bir dakika kadar devam etmişti. "yani geliyorsun?" san sordu, wooyoung'un şu anda açıkta kalan kalçalarının etrafında küçük daireler çizerek.

"evet, tamam."

flashback sonu.

"öpüşebilir miyizz~" dedi yaşlı olan, wooyoung'un beline sıkıca sarılarak. "hayır san, arkadaşının arabasına bin." wooyoung yalvarıyordu. seonghwa'nın arabasına gitmek için ara sokaktan geçiyorlardı ama tabii ki san ortalığı karıştırıyordu.

san hıçkırdı, "wooyoung ben-ben- sana bir şey söylemeliyim." nihayet san'ı ve mingi'nin taşıdığı yunho'yu seonghwa'nın arabasına bindirebildiklerinde derin bir nefes aldı wooyoung.

"daha sonra ayık olduğunda söylersin."

"ama önemli~"

wooyoung'u yakaladı ve arka koltuktayken kucağına oturttu, "bırak seni ayyaş."

yunho ve seonghwa ön koltuktan güldüler, mingi kafası uçmuş haliyle aşk tanrısı oklarını ikisine doğru attı.

yunho arkadaşının san'ın kucağında oturduğunu fark edemeyecek kadar sarhoştu.

san gülümsedi, "yaklaş kulağına fısıldayacağım." wooyoung'u saçından tutup çektiğinde küçük olan acıyla irkildi ama daha fazla uğraşmamaya karar verdi.

sonunda san'ın tek yaptığı, wooyoung'un kulağına doğru nefesini vermek olmuştu, "san ne-"

"uh, sanırım uyuyakaldı" wooyoung içini çekti, nihayet san'ın tutuşundan kurtuldu ve normal bir şekilde koltuğa oturdu.

"onu benim evime götürebiliriz, ebeveynlerim şehir dışında." seonghwa, aynadan wooyoung'a güven verici bir gülümseme vererek konuştu.

__

yunho, mingi'yi sırtında taşıyordu ki bu ikisi de aşırı derecede sarhoş oldukları için pek iyi bir fikir değildi. wooyoung da san'ı aynı şekilde taşımayı denese de sonunda başarısız olduğundan tüm işi seonghwa yapmak zorunda kalmıştı.

merdivenlerden acı içindeki bir yüz ifadesiyle çıkan seonghwa'ya küçük bir özür fısıldadı.

seonghwa, san'ı yatağa öylece fırlatmaya çok yakındı, ama en iyisinin sarhoş çocuğun uyanmaması olduğuna karar verdi.

"geceyi burada mı geçireceksin yoksa seni eve bırakmam mı gerekiyor?" büyük olan iç çekerek wooyoung'a kaşlarını kaldırdı.

"sadece bir arkadaşımda olduğumu söyleyeceğim."

seonghwa başını salladı ve koridordan gelen çığlıklara kulak vererek odadan çıktı.

wooyoung ceketini ve ayakkabılarını çıkardıktan sonra aynılarını san için de yaptı. onu yorganın altına soktuktan sonra yanına uzandı, "iyi geceler"

wooyoung dalıyordu, uyumaya çok yakındı, ta ki--

"senden hoşlanıyorum, wooyoung."

***

ay benim biraz finallerim ve biraz bütlerim vardı da bir ay olmuş neredeyse çuk üzgünüm,, okuyan ve beğenen herkese teşekkürlerr ♡

Take me to church [w.s] / türkçe çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin