Jeongin de yardım edecekti bana. Seungmin ve Jeongin... Beni yeni tanımalarına rağmen bana böylesine güvenmeleri hoşuma gitmişti. Chan hyungdan sonra beni seven tek kişilerdi. Yani... Hayatta olan.
Titremelerim biraz yavaşlarken ıslak yanaklı yüzümdeki dolu gözlerimle Jeongin'e baktım. Samimi görünüyordu. Onda iyi bir izlenim mi bırakmıştım!?
Aklımdaki bu olumlu soruyla umutlanırken kendine acıyan Jisung geldi ve bana acıdığı için böyle yaptığını söyledi. Bana acımanıza gerek yok vs. diyebilirdim ama şu hayatta beni geçindiren tek şey insanların bana acımasıydı.
"Sakin ol Jisung... Diğerlerine söyleriz onlar da-"
"Olmaz hyung, diğerlerine söyleyemeyiz." Seungmin konuşurken Jeongin onun lafını bölmüştü.
"Neden?" Seungmin'in kaşlarını çatıp sorduğu soruyla Jeongin derin bir nefes aldı.
"Olmaz işte." Ben de anlamamıştım nedenini. Fakat umursamıyordum çünkü diğerlerinin nasıl bir tepki vereceklerini kesinleştiremediğim için ben de söylenmesini istemiyordum.
"Pekala..." deyip bana döndü Seungmin. "Hepimiz Minho'nun evinde kalıyoruz. Gel, önce evine gidip eşyalarını alalım sonra da eve gidelim." Buna gerçekten gerek var mıydı?
*Minho'dan*
İnşaattan çıktıktan sonra kapının önünde beni bekleyen arabaya binip eve gitmesini söyledim.
Jisung'u ekibe almamın sebebi diğerleriyle aynı sebepten değildi. Jisung çok saftı. Fazla saf. O gün bana attığı tokatı hissetmemiştim bile. O kadar güçsüzdü ki...
Diğerlerinin gidecek bir yerleri, ekmek alacak paraları yoktu. Onları hem yalnızlıktan kurtulmak için, hem de düşmanlarıma karşı gelebilmek için yanıma almıştım. Onlar olmasa ben olur muydum bilmiyorum... Hepsi kendi işlerinde çok başarılıydı. Jeongin'e bir isim verdiğimiz an tüm bağlantılarını bulurdu. Ne yapmamız gerektiğinde çoğunlukla Seungmin'e danışırdım ve söyledikleriyle planlı ve iyi bir plan kurardım. Changbin korumamız gibi bir şeydi. Bir müzeden eşya vb. bir şey çalacaksak Hyunjin ve Felix ikilisi oradaki bir turist gibi giyinir bize kulaklıktan bilgi verirdi. Changbin de başlarına bir şey gelmesin diye koruma kılığına girer onları gözetlerdi.
Bunun için onlarla bir ekip kurmuştum.
Jisung'u ekibe almamın sebebine gelecek olursak. Onu eğitmeyi düşünüyordum. Şu Jungyeon ve Jinyoung piçleri onu rahat bırakmıyor olmalıydı. Jungyeon zaten şu sıralar beni çok rahatsız ediyordu. Jisung'u ekibe aldığımda Jungyeon'la bir bağlantısı olacağı aklıma gelmemişti.
Eve geldiğimde direkt arabadan inip içeri girdim. Changbin her şeye rağmen Jisung'u kabul etmeyeceğini söyleyil duruyordu. Sebebini anlayamıyordum. Genelde ekibe biri gelmesini söylediklerinde ben asla kabul etmezdim. Şimdi Jisung'u aldım diye mi kabul etmiyordu?
Çalışanlara kimsenin rahatsız etmesini istemediğimi söyleyip odama gittim. Kendimi yatağa bırakıp derin bir nefes aldım. Changbin'le kavgalı olmak istemiyordum fakat her zamanki gibi bu sefer de dediğimi yerine getirse ve Jisung'la iyi anlaşmaya çalışsa olmaz mıydı?
*Jisung'dan*
Seungmin ve Jeongin'le bir taksiye binmiş ve evime gidiyorduk. Mekanlarından çıkmadan önce bana öldürücü gözlerle bakan Changbin'i görmüştüm ve onu düşünmeden edemiyordum. Benden neden bu kadar nefret ediyor ki? Ne yaptım ona?
Evime geldiğimizde arabadan indik ve küçük eski apartman binasına girdik. Apartmanın ikinci katına geldiğimizde anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Minho'nun evini görmüştüm, çok iyi bir yerde yaşıyorlardı. Onların karşısında eski evimin kapısını açarken istemeden de olsa utanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...