Bu saatte yb attığım için kusura bakmayın ehe
Başlık ağlicm :'(
*Günümüz*
*Minho'dan*"Ciddi ciddi onunla yattığında inanamıyorum Seung... Ben komadayken sevdiğim çocuğun abisiyle mi yattın?" Hala kavrayamıyordum.
"Evet... Biraz öyle oldu." deyip ensesini kaşıdı. "Sarhoştum... Sadece sabah uyandıktan sonra yaptıklarımızı hatırlıyorum." Bana da zaten hatırladıklarını anlatmıştı. Sabah uyandığında çıplak bir şekilde Chan'a sarılıymış. Çığlık atarak yataktan düştüğünde Chan da uyanmış ve birkaç yakınlaşmadan sonra bir de Seungmin ayıkken yapmışlardı.
Biz bunları konuşurken Chan'ın evine gelmiştik bile. Seungmin derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı çaldı. Madem böyle yakınlaşmışlardı, o zaman Chan için geldiğini söyleyerek içeri girebilirdi. Aksi takdirde beni eve alacaklarından şüpheliydim. Seungmin'den duyduklarım da sinirimi harlamıştı fakat olabildiğince içimde yaşamaya çalışıyordum öfkemi.
"Chan... Ben geldim. Konuşabilir miyiz?" Kapıyı tıklattıktan sonra konuştu fakat içeriden hiçbir ses gelmedi. "Chan? Nolur aç kapıyı. O gün hakkında konuşmalıyız." Zili de çaldıktan sonra beklemeye başladık. "Chan neden açmı-"
"Siz kimsiniz?" Arkamızda bir kadın sesi duyduğumuzda Seungmin'le aynı anda arkamızı döndük. Yaşlı bir kadın bize kaşlarını çatarak bakıyordu. "Chan oğlumun arkadaşları mısınız?" Chan oğlum mu? Kusacağım sanırım.
"Evet, evde değil mi?" Seungmin'in cevabıyla kadın olumsuz anlamda başını iki yana salladı.
"Hayır. Avurtralya'ya, halasının yanına gidecekti. Haberiniz yok mu?" Ne?
"Kardeşi!? Kardeşi vardı bir tane. Böyle tombik yanaklıydı. O da mı gitti?" Meraklı sorularımla kadına yaklaşarak konuştum. "Beraber mi gittiler?"
"Evet. Saat 7 gibi uçakları kalkacaktı." dedikten sonra kolundaki saate baktı. "Yarım saat sonra uçakları kalkacak." Yarım saat...
"Tamam teşekkürler! Seungmin, hadi!" diye bağırdıktan sonra merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. Seungmin'in kadına bir şey sorduğunu duymuştum ama ne dediğini anlamadan inmeye devam ediyordum.
*İlahi bakış açısı*
"Chan'ın numarası var mı? Alabilir miyim?" diye ruhsuzlukla sordu Seungmin. Nasıl Minho'nun sevdiği çocuk gidiyorsa Seungmin'in de sevdiği çocuk gidiyordu. Chan için bir hiç olduğunu düşünüyordu. Bu onu hayatında hiç olmadığı kadar üzmüştü.
Kadından numarayı aldıktan sonra aynı ruhsuzlukla merdivenleri inerken Chan'ı aradı. Telefon çok gecikmeden açıldığında telefonu kulağına yasladı.
"Alo?" Chan'ın sesini duyduğunda derin bir nefes aldı.
"Gidiyor musun?" diye sorarken boğazında bir yumru oluştu Seungmin'in. Bu kadar etkileneceğini tahmin bile edemezdi.
"Kimsin sen?"
"Sesimi bile ayırt edemiyor musun? Üzgünüm Chan... Çok üzgünüm. Bir anlığına cidden aramızda bir şey olabilir diye düşünmüştüm. Yanılmışım." derken merdivenleri teker teker inmeye devam ediyordu.
"Seungmin? Ah... Ciddi misin? Bana vicdan azabı mı çektirmeye çalışıyorsun? İki seks yaptık diye... Aramızda bir şey olacağını mı sandın?" Bu sözleri söylerken Chan da zorlanmıştı. Kabul etmişti, onu seviyordu. Fakat kardeşi onun için dünyalar demekti. Kardeşinin mutlu yaşamı için gerekirse kendini feda ederdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...