Bugün pek bölüm atabileceğimi sanmıyorum bunu yazıp hemen atacağım sonra lanet olası kimya projesini yazmam lazım ertele ertele nereye kadar pazartesiye yetiştirmem lazım 10 sayfayı
Önceki iki bölümün başlığının telafisini bu bölümün başlığında yapıyorum gene iyisiniz
*Chan'dan*
Jeongin'in arabasına hızlıca ilerlerken o da arkamdan geliyordu. Anahtarla arabayı açtıktan sonra geçeyim diye arka kapıyı açtı. Kucağımdaki Jisung'u koltuklara boylu boyunca yatırdıktan sonra başının denk geldiği yere oturdum ve başını bacaklarıma koydum. Jeongin de şöför koltuğuna oturunca arabayı çalıştırdı ve direkt olarak hastaneye sürdü.
"Jisung... Kardeşim, lütfen bırakma beni." diye söylenirken dudaklarım titriyordu.
"Korkma, öleceğini sanmıyorum."
"Senin sanıp sanmanla olmuyor ki! Hızlı sür!" diye bağırdığımda dudaklarını birbirine bastırdı ve daha hızlı sürmeye başladı. Yol boş olduğu için çarpma korkusu yoktu.
Jisung'a ölmemesi için yalvarırken sonunda hastaneye gelmiştik. Jisung'u tekrar kucağıma alıp Jeongin'i beklemeden hastaneye koştum. İçeri girdiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Toplum içerisinde bağırmak en nefret ettiğim şeydi.
"Sedye getirin! Kardeşim ölüyor!" Bunu cidden dedim mi? Rezillik!
Jeongin de koşarak yanıma gelince ne olduğunu anlamayan iki doktor ve birkaç hemşire sedyeyle yanımıza geldiler. Jisung'u sedyeye bıraktıktan sonra bir koridora doğru giderlerken peşinden gittim. Hemşireler beni uzak tutmaya çalışıyordu fakat Jeongin Jisung'un yanında onu götürmelerine yardımcı olurken doktorla konuşuyordu.
"Kardeşim o benim! Ben de geleceğim!" hemşirelerden biri sedyeyi bırakıp önüme geçerek gitmemi engelledi. Ben Jisung'un gittikçe uzaklaşan yüzünü görmeye çalışırken hemşire konuşmaya başladı.
"Bayım, kardeşinizi kurtaracağız korkmayın. Durumu şuanlık ölümcül değil gibi gözüküyor. Kaç bıçak darbesine rağmen hayatta kalan hastalarımız oldu. Kardeşinizin yaşayacağından emin olabilirsiniz."
"Ama o buz gibi bir odada öylece uzun süre kaldı! Teni buz gibi!"
"Kardeşiniz bize emanet, biraz sakin olun." dedikten sonra koşarak geri döndü. Jisung gözden kaybolmuştu ve Jeongin yanıma doğru geliyordu.
"Jeongin, Jisung nerede?!" Yanına koştuktan sonra omuzlarından tutup onu sallarken konuşunca o da benim omuzlarımı tuttu.
"Hyung, sakin ol iyi olacak."
"Jeongin, ölmesin..." artık bağırmıyordum. Endişeliydim. Söyledikleri inandırıcı gelmiyordu.
"Gel, otur biraz." deyip beni yanda duran koltuklara ilerletti. Oturup arkama yaslandığımda yanıma oturdu fakat o bana dönüktü. "Jisung'un seni öylece bırakmayacağını biliyorum. Merak etme, seni görmeden ölmez."
"Umarım... Umarım beni gördükten sonra da ölmez."
*Minho'dan*
Hastaneye geldiğimizde Seungmin beni "Bir şey olursa beni arayacaksın, ben de yakalanırsam arayacak kişin kalmaz. O yüzden ben gidiyorum." deyip orada bıraktı. Gelmesi için ısrar etmedim de zaten. Christopher, Jeongin ve ben üç kişi olarak yeterdik herhalde.
Hızlıca hastanenin içine girerken Jeongin'i aradım. Telefon ikinci çalışta açılınca kulağıma götürdüm. "Jeongin, neredesiniz?"
"Hyung, sen geldin mi-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanficBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...