Günün üçincü bölümü :d
Umarım bölümü ağlamadan yazabilirim :')
(150. Kelimeden ağlamaya başladım)
*Minho'dan*
Yapamamıştım. Jisung gözlerini kapatmıştı. Korkuyordum... Daha önce hayatımda sadece bir kere böyle korkmuştum ve o gün se aklıma geldikçe daha kötü oluyordum.
"Anne... Ne olur uyan artık. Buz gibisin."
"Üzerini örttüm hala üşüyorsun, üşüme artık."
"Gözlerini aç anne, buna inanmak istemiyorum."
"Üşüyorum anne, sarılır mısın?"
"Korkuyorum anne, uyanır mısın?"
"Ne olur aç gözlerini Jisung! Abine götüreceğim seni söz veriyorum!" diye çaresizlikle bağırdım. Odada yankılanan sesim kulaklarımı acıtmıştı ama acıyan tek yerimin kulağım olmasını dileyecek kadar kötüydüm.
"O ölecek! İlk yardım malzemeleri lazım lanet olasıcalar!" Arkamı dönüp adamlara bağırmıştım. Ne kadar istesem de bir şey verdikleri yoktu.
"Kahretsin... Hastaneye gitmeliyiz..." Tekrar Jisung'a döndüm. Kan karnından akmasın diye onu sandalyeden çözüp yere yatırmıştım. Başını kucağıma koymuştum ve elimdeki bezi karnına bastırıyordum.
"Lütfen Jisung, kollarımda ölemezsin." (Ve yazar ağlamaya başlar.)
"Nolur..."
"Uyan Jisung..." Yanağına damlayan gözyaşımı parmağımla sildim. Fakat hemen sonra başka bir gözyaşı düştü yanağına. Onu da sildim ve başka bir tane daha. Ben sildikçe, gittikçe soğuyan yanağına düşecek yeni bir gözyaşı çıkıyordu gözümden.
Birkaç dakika sonra pes etmiştim. Arkamdaki duvara yaslanmış, saçlarını okşuyordum Jisung'un. Ölmek istiyordum. Kurtaramamıştım. Bay Jung da yoktu. Kim beni bu ölme isteğimden uzak tutacaktı artık? Ölecek miydim? Kendimi öldürecek miydim sonunda? Böyle mi gelecekti sonum?
"Jisung!" Kapının aniden açılmasıyla kocaman gözlerle kapıya baktım. Jisung'un abisi olmalıydı bu gelen. Hemen arkasından Bay Choi, tanımadığım birkaç adam ve ekip geldi.
Jisung'un abisi, yani Christopher, ona saldırmaya çalışan her adamı elindeki silahla vurduktan sonra yanımıza koştu. Başı kucağımda duran Jisung'un yanına eğilip yüzünü avuçları arasına aldı. Muhtemelen teninin buz gibi olduğunu hissettiği için elleri titremeye başladı.
"J-jisung... Kardeşim, aç gözlerini-"
"Açmıyor. Uyanmıyor." Kendimi anca inandırabildiğin şeyleri söylediğimde bakışları bana döndü.
"Sen... Senin yüzünden!" deyip yakama yapışınca yan tarafa doğru düştüm. Benim düşmemle Jisung'un başı da yerle buluşmuştu. "Dava edeceğini söylemeseydin bunların hiçbiri olmayacaktı!" Haklıydı, olmazdı. Zaten ne zaman doğru şeyler yapmıştım ki?
Kimseye bir şey demeye niyetim yoktu. Yok olmak istiyordum.
Changbin Christopher'ı üzerimden çektiğinde ben yerde yatmaya devam ettim.
"Jisung... Hastaneye gitmeliyi-" Jeongin'in lafını bölen kişi Bay Choi oldu.
"Hastane olmaz, özel doktor çağırtacağım. Eve gidelim."
"O ölüyor!" Jeongin'in sesinin bu kadar gür çıkabileceğini bilmiyordum. "Teni buz gibi, dört kere bıçaklanmış! Çok kan kaybetmiş, doktor çağırsan bile kanı nereden bulacaksın?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanficBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...