*Chan'dan*
"Hey! Kalk hadi!" Duyduğum bağırma sesi ile gözlerimi açtım. Yattığım yerden doğrulmaya çalışınca belimde hissettiğim acıyla geri yere düştüm. Heryerim çok acıyordu, hareket edecek durumda değildim. "Kahvaltı zamanı boks torbası."
Hemen önüme koydukları tepsiye baktım. Üzerindeki tabakta bir tost ve bir bardak su vardı.
Beni uyandıran adam gittiğinde sağ kolumu kaldırmayı denedim bu sefer. Fakat aynı belim gibi kolum da ağrıyınca kolumu geri indirdim. Oraya kaçırıldığımdan beri hiçbirşey yememiştim ve doğal olarak açtım.
"Jisung... Umarım herşey yolunda gidiyordur. Seni görmek istiyorum kardeşim..." Sessizce mırıldanışımı ben bile zor duymuştum. Jisung'u istiyordum. Onu özlemiştim. Kardeşimi istiyordum.
Biraz daha tosta ulaşmak için çabaladıktan sonra açılan kapının sesiyle kapıya baktım. O an görmeyi beklediğim son kişi, fakat görmek istediğim tek kişi koşarak içeri girdi. "Hyung!"
"Jisung..." Dudaklarımdan dökülen mırıltılarla gözüm doldu. Buradaydı. Gelmişti.
Koşarak yanıma geldikten sonra eğilip yüzümü küçük acuçlarının arasına aldı.
"Hyung... Özür dilerim."
"Sen iyi misin? Sana dokunmadılar değil mi?" Sorduğum bu soru bile Jisung'a olan bağlılığımı gösteriyordu.
"Hyung, kurtaracağım seni. Bu sefer ben seni kurtaracağım. Söz veriyorum. Daha ikna edemedim, yani kesin bir şey demedi. Fakat çoktan ikna olduğuna eminim." Jisung ağlayarak zar zor konuştuğunda iç çektim.
"Tekrar eskisi gibi olacağız kardeşim."
Karnımda hissettiğim acıyla bağırarak uyandım. Önümdeki adamın sadece ayaklarını görüyordum. Kanla kirlenen beyaz ayakkabısı demin karnımda hissettiğim acının sebebini açıklıyordu.
Onu boşverip ufak bir umutla etrafa bakmaya çalıştım. Jisung'u görmeyi bekliyordum. Fakat burada değildi. Rüya olduğunu anladığımda koca bir hüzünde nefes aldım. Gelmemişti.
"Kalk hadi. Yemek yiyeceksin." Tişörtümün ense kısmı çekildiğinde eş zamanlı olarak doğrulmak zorunda kaldım. Doğrulduğum için acıyan belim ve göğüs kafesim iyiye işaret değildi.
Hiç beklemediğim bir anda ağzım açılıp koca bir tost ağzıma girdiğinde elimi ağzıma götürdüm. Ağzımdaki tostu çıkartıp kanla karışık tost kırıntısı öksürdüğümde midemin bulandığını hissettim.
"Sen yersin." Hemen ardından duyduğum adım sesleri git gide uzaklaşırken ben hala rüyanın etkisindeydim.
Ne yapacağımı bilemeyerek elimdeki tostu yemeye çalıştım. Fakat boğazımda hisdettiğim acı yüzünden ikinci ısırıktan sonra dayanamayıp tostu önümdeki tabağa bıraktım.
*Jisung'dan*
Seungmin arabayı kendi aldığı için Minho'yla eve dönmüştük.
Koca iki kapının arasından geçtikten sonra Seungmin'in anahtarı aldığı garaja girdik. Arabayı orada bıraktıktan sonra Minho anahtarı da görevli amcaya bıraktı.
Birlikte eve girdikten sonra Minho benle konuşacağını, birazdan yanına gelmemi söyleyip odasına çıktı. Ne konuşacağını merak ediyordum.
Jeongin'le yeni odama gidip aldıklarımıza baktık. Bir süre sonra kapı çalındığında Jeongin "gel" diye seslenip kapının ardındaki kişiyi çağırdı. Yine siyah gömlek ve siyah kalem etekli başka bir kız kapıyı açtı. Minho'nun beni çağırdığını söyledikten sonra hafifçe eğilip odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...