*Jisung'dan*
Minho kasanın önünde bana araba anahtarını verip önden gitmemi söyleyince ikiletmedim. Restorandan çıkıp kapalı otoparka ilerledim.
İçerisi çok kasvetliydi. Tahminimce bu çok katlı otopark yirmi yaşında falandı. Bazı kolonlar hasar görmüş, bazıları ise yoktu. Üstelik küçük bir çocuk burada oynamaya gelse kimsenin ruhu duymadan kaçırılabilirdi.
Arabanın yerini bulmaya çalışırken önce bir araba sesi duydum, ardından ise arkamdan gelen arabanın farlarını ve onlar farlar yüzünden yere düşen gölgemi.
Ani gelen ışık ve ses yüzünden korkarak arkamı döndüm fakat farlar yüzünden arabayı göremedim. Araba gittikçe bana yaklaşırken bu sefer ezilmeme korkusuyla kenara koştum.
Araba yanımdan geçip giderken tekrar karanlık sarmalamıştı beni. Abimi kaçıranlar her yerde olabilirdi, bu yüzden çok korkuyordum.
Kaçırılmadığıma şükredip arabayı aramaya devam ettim. Birkaç dakika sonra arkamdan bir araba sesi duyduğumda aldırış etmedim. Ne de olsa deminki araba gibi geçip giderdi.
Diğer arabaların üzerinden bakarak Minho'nun arabasını bulmaya çalışırken deminki arabanın fren sesini işittim. Arkama baktığımda gördüğüm şey siyah bir minivan ve siyah giyinen maskeli adamlar oldu. Ben daha ne yapacağımı bilemezken adamlardan biri yanıma gelip önce ağzımı kapattı sonra da şırıngadaki bir çeşit sıvıyı boğazımdan vücuduma akıttı. Sonrası ise kapkaranlık ve sessizdi.
*İlahi bakış açısı*
Minho restorandan çıkıp kapalı otoparka ilerledi. Otoparkın girişindeyken otoparktan çıkan siyah minivanın şöförü Minho'ya baktı. Minho bunu fark edip bir süre durup arabaya baktı. Belki işine yarar diye plakasına baktı ve içinden söyleye söyleye telefonunun notlar kısmına yazdı. Hemen sonra içeri girdi.
Arabaya doğru ilerlerken sert bir şeye basınca bastığı şeye baktı. Jisung'a verdiği araba anahtarını görünce gözlerini kocaman açtı. Kaçırılmamıştı değil mi?
Araba anahtarını alıp az ötede duran arabasına doğru tuttu ve arabayı açtı. Kahretsin... Gerçekten Jisung'a verdiği anahtardı.
Arabanın plakasını aldığı için şükrediyordu. Koşarak arabasının yanına gitti. Onları buraya getiren şöför arabanın yanında beklerken Minho şöför koltuğuna oturdu. Oturmadan önce şöföre arkaya geçmesini söyledi. Ne de olsa onu burada bırakmayacaktı.
"Efendim yanınızdaki-" Şöför, Minho Jisung'u unuttu sanıp konuşmuştu ki Minho lafını böldü.
"Jisung kaçırıldı!" Arabayı nereye sürdüğünü bilmeyerek düz yolda ilerlerken telefonunu çıkardı ve Jeongin'i aradı.
"Hyung-" Telefon açıldığında Jeongin'in konuşmasına izin vermeden konuştu.
"Jeongin yaz"
"Tamam, hyung da ne oldu?"
"Jisung kaçırıldı plakayı söylüyorum." deyip telefonu hoparlöre aldı ve notlara girdi. "32 설 459. Yerini bul bana konum at." dedikten sonra telefonu kapattı.
Arabayı boşa sürdüğünü fark edince köşeye çekti. Arkasına yaslanıp sıkıntıyla bir nefes verdi. "Kahretsin... Jungyeon piçi... Seni bi elime geçiririrsem ne yapacağımı biliyorum." diye söylendi.
Jisung'a ne yapacaklardı? Onu da abisi gibi dövecekler miydi?
Dudağının içini ısırıp tedirginlikle Jeongin'den mesaj bekledi Minho. Birkaç dakika sonra telefonuna mesaj gelince hızlıca telefonunu açtı. Mesaj Jeongin'den değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...