*Close*

848 100 82
                                    

Kısa bölüm yüzünden kb (halbuki 40 kelime daha yazsam normal gelecekti LŞEJDLEJDKD)

*Chan'dan*

Ben Koojin denen piçin yakalarını yumruklarım arasında tutarken içeriden bir ses geldi. Jisung'un bir şey yaptığını düşünüp odaya gitmek için arkamı döneceğim sırada Jisung'u, salonun kapısının göreceği kadarlık bir kısımında yerde yatarken gördüm. Gözleri kapalıydı ve başının yere değen kısmı kanlıydı. "Siktir..."

Koşarak yanına gittiğimde ilk işim başına bakmak oldu. Herhangi bir derin yara göremeyince boynundan nabzını kontrol ettim. O an kafama bir şey dank etti. Jisung bizi duymuştu! Eğer hepsini duyduysa bu gerçekleri kaldıramazdı... Siktir Koojin, gelecek zaman mıydı sanki?!

Jisung'u kucağıma alıp odama doğru yürüdüm. Onu yatağa yatırdıktan sonra geri salona dönüp Koojin'i tuttuğum gibi dışarı sürükledim. "Siktir git buradan!"

"O kimdi?" diye sorduğunda onu en yakınımdaki duvara ittim. Yumruğumu yüzüne geçirdiğimde sağına doğru düştü.

"Yıllar önce hayatını boka çevirdiğin çocuk, Han Jisung!" diye bağırıp üzerine çıktım. Yumruklarımı ardı ardına yüzüne geçirirken ben de kendimden geçmiştim. Hem ona hem kardeşime yaşattığı herşey gözlerimin önüne gelirken kendimi durduramıyordum.

En sonunda yüzü kanlar içinde kaldığında nefes nefese ayağa kalktım. "Ölmek istiyorsan burada kal, yaşamak istiyorsan kapı orada." diyerek dış kapıyı gösterdim. Odama girip kardeşime baktım. Komodinde duran suyu alıp elime azıcık döktükten sonra ellerimi birleştirip ıslattım. Islak ellerim Jisung'un yüzünü bulduğunda yatağa oturdum.

"Jisung? Duyuyor musun beni? Ah... Siktir. Özür dilerim kardeşim, başından herşeyi anlatmalıydım. O zaman kendi isteğinle Minho'dan uzak dururdun." diyerek üzüntümü belirttim fakat beni duymadığı aşikardı.

Islak ellerim tüm yüzünde gezindikten sonra uyanması için yanağına hafifçe vurdum fakat uyanmamıştı. Yataktan kalkıp lavaboya doğru ilerledim. Aynalı dolaptan aldığım ilk yardım setiyle odaya geri döndüm.

Jisung'un kafasındaki yarayla ilgilendikten sonra kendi uyanmasını beklemek için yanına uzandım. Fakat üzerime çöken derin uyku gözlerimin kapanmasına sebep oldu.

*Minho'dan*

"Sonra da Changbin hyung adamın suratına yumruğunu geçirdi. Görmen gerekiyordu... Adamın gözü ile ağzı yer değiştirdi resmen!" Jeongin büyük bir heyecanla yokluğumda olanları anlatırken aklım Jisung'daydı. Ayrılalı daha 1 buçuk saat olmamışken onu bu kadar özlemem sağlıklı bir duygu muydu cidden?

"Hyung, bi durgun gibisin? Sıkıldın mı anlattıklarımdan?" dedikten sonra dudaklarını büzdü. Gülerek ona baktım.

"Hayır, Jeong. Sıkıldığım falan yok. Anlat sen." diye cevap verdiğimde kocaman gülümsedi.

"Bak ne diyeceğim!" diye bağırıp oturduğu tabureden kalkıp hasta yatağının köşesine oturdu. "Bunu sana söylediğimi Jisung'a söyleme ama... Senin için bir sürü şarkı yazdı!" dediğinde ona bakıp şaşkınca gülümsedim. Jisung bana şarkı yazmıştı...

"Ciddi misin? Nerede o şarkılar?"

"Azıcık öne eğilsene hyung." dediğinde sebepsizce öne doğru eğildim. Yastığımın arkasından çıkardığı zarfla gözlerim kocaman açıldı. "İşte, buradalar! Hiçbirini okumama izin vermedi, ama sana yazıldığı için sen izin verirsen okuyabilirim deği-" Cümlesini bitirmesine izin vermeden zarfı elinden çekip aldım.

İçini açtıktan sonra birkaç şarkıdan birini aldım. Kağıdı okurken bunun, ben uyandığımda duyduğum şarkı olduğunu anladım. Bunu kendisi mi yazmıştı...

Deadly Difficulty 1/Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin