Baştan sona ficteki tüm bölümlerdeki tüm yorumları okudum tekrardan okudukça içim yumuşacık oluyor özellikle chrstphrbang f4ezya ve kpoppasigiyim üçünüzü de yiyesim geliyor
*Jisung'dan*
"Sessiz olun azıcık, uyandıracaksınız!" diye fısıltıyla bağırdım.
"Herşey üst üste geliyor lan! Minho gerçekten Bay Jung'u öldürdü ve bunun sebebi Bay Jung'un onun annesini öldürmesi?! Bu bile şokken bide gelmiş bize sevgili olduğunuzu söylüyorsun!" Hyunjin'in haklı yakarışına sadece yüzümü buruşturarak bakıyorum. Çok fazla bağırıyordu ve Minho yeni uyumuştu.
"Hyunjin'e hak veriyorum. Daha yeni komadan çıktı ne ara sevgili oldunuz?" Bu soruyu Changbin'den duymayı beklemiyordum. Benden nefret ettiğini düşünüyordum ve benimle muhatap olmak bile istemediğini sanıyordum.
"Beni seviyormuş, çıkma teklifi edince ben de kabul ettim." Pek de öyle olmamıştı ama bunu bilmelerine gerek yoktu.
"Şimdi anlaşıldı seni neden ekibe almak için bu kadar ısrar ettiği. Beni öldürmekle tehdit etti ulan!" Changbin'in söylediklerine güldüm. Son 1 ayda buradan hiç ayrılmamıştım fakat ziyarete geldikleri zamanlarda galiba biraz daha alışmıştım. Özellikle Jeongin'le kanka gibi olmuştuk. Seungmin çoğunlukla bizim konuşmalarımızın saçmalığı hakkında bir şeyler gevelerdi yanımızda durup.
Abim ise Minho'nun beni götürdüğü It's Okey isimli restoranda garson olarak çalışmaya başladığı için oraya yakın bir yere taşınmıştı. Yine de sıklıkla görüşüyorduk.
"Minho hyungun Jisung hyunga aşık olduğunu biliyordum ben." Jeongin'in övünerek söylediği şeyle Felix ona baktı.
"Nereden biliyordun? O mu söyledi? Neden bize söylemedi?"
"O bir şey söylemedi. Ben mükemmel zekamla anladım."
"Hey, ben de anlamıştım! Sadece sen mi zekisin?" Seungmin Minho'nun Bay Jung denen adamı öldürüşünü anlattıktan sonra ilk defa konuşmuştu.
"Hepiniz neden toplandınız lan? Geberdi mi sonunda?" Abimin sesini duyduğumda arkamı döndüm. Abim bize doğru gelirken gözleri kapıdaydı. "Öldü galiba, tüh. Madem öldü daha fazla burada beklemene gerek yok Jis, gel gidelim."
Abim Minho'nun öldüğünü ima edince kaşlarımı çattım. "Ölmedi be! Neden ölsün?" Abim omuz silkip bir elimi tuttuğu gibi geri giderken kapının açıldığını duydum.
"Sevgilimi nereye götürüyorsun boks torbası kılıklı?" Sevgilim dedi... Sıçtım ben. Lavabo ne tarafta?
"Uyanmış mı prenses sonunda?" diyerek arkasını döndü abim. Kaşları alayla yukarı kalmıştı fakat hemen sonra çatıldı. "Sevgilin derken!? Şimdi de sahiplendin mi kardeşimi?"
"Sahiplenmedim, o benim oldu. Jisung artık sevgilim ve şuan sevgilimi benden götürmeye çalışıyorsun. Buna izin verecek miyim sence?" diyerek yanımıza doğru gelirken ona gitmesini ima ederek kafamı sallıyordum. Zaten elinde tuttuğu serumun takılı olduğu direk kavga çıkarsa ona engel olurdu. Komadan çıktıktan sonra yiyebileceği en lezzetli dayağı yemesi sağlıklı olmazdı.
"Ne sevgilisi? Ne diyor bu yarram, Jisung?" Abimin sorgulayıcı bakışları beni bulduğunda yutkundum.
"Yok abi ne sevgilisi ya? Sevgili ne demek? Madem uyandı ben de artık eve gitmeliyim değil mi? Hadi yürü abi evimize gidelim!" Abimi asansöre doğru itmeye çalışırken arkamdan bir kol karnıma ulaştı ve saniyeler içinde sırtım Minho'nun göğsüne değdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...