Bu bölüm en sevdiğim bölüm ayyy
*İlahi bakış açısı*
Jisung gözlerini büyük bir baş ağrısıyla açtı. Bağlandığı rahatsız sandalyede başını iki yana doğru götürerek çıtlattı. Açtığı gözleri ışığa alışmaya çalışırken nerede olduğunu anlamaya çalıştı.
Oldukça kasvetli bir bodrumdaydı. Küf ve kan kokuyordu. Yerleri, duvarları hatta tavanı bile betondan olan bu yerin sadece bir havalandırması vardı. Işık ise odanın ortasına asılı bir duvardan öteki duvara kadar uzanan perdenin arkasından geliyordu sadece.
Perdenin arkasında ne olduğunu bilmiyordu Jisung. Abisi olabilir diye düşündü. Böyle bir yerde bile olsa abisini göreceği için mutluydu.
Perdenin bir ucu hafifçe açıldı. Açılan kısımdan Jisung'un tarafına gelen kişi Jisung'a doğru yürürken Jisung perdenin arkasını görmeye çalışıyordu. Abisi orada olabilirdi.
"Nereye bakmaya çalışıyorsun uyuyan güzel?" demesiyle Jisung'un gözleri onu buldu.
"Abim nerede?"
"Onu benim sormam lazım. Abini nereye kaçırdılar?" Jisung abisinin kaçırıldığını bilmiyordu. Sevinse mi üzülse mi bilemedi.
"Abim... Tekrar kaçırıldı mı? Kim tarafından?"
"Ah, ben de bi bilsem..." Arkasını dönüp volta atmaya başlayan adama keskin gözlerle baktı. Jisung abisini görmeden ölmek istemiyordu. Ve bu adam onu her an öldürebilirdi çünkü Jisung sandalyeye bağlıydı.
Çocukluğunu hiç yaşayamamıştı Jisung. Hiç çocuk gibi ağlayıp sızlanamamıştı. Fakat şuan bir bebek gibi abisini istediğini haykırmak, abisi için ağlamak istiyordu çünkü kapana kısılmıştı. Yapabileceği hiç bir şey yoktu.
"Abimi istiyorum..." dedi bir çocuğun masumiyetini barındıran sesiyle. "Abimi görmek istiyorum. Abimi özledim." Hemen ardından gözünden bir damla yaş aktı. "Haksızlık, abim buradaydı. Şimdi ben buradayım ama o yok. Haksızlık. Onu görememem haksızlık." Ve sonra gözyaşlarının devamı hıçkırıklarla birlikte geldi. Abisini istediğini söyleyip duruyordu.
"Kapa çeneni." Adam Jisung'un ağlamalarına dayanamayıp yanına gitti. Bıçağını çıkarıp Jisung'un çenesinin altına koydu ve Jisung'un başını kaldırdı. Jisung ona ıslak gözlerle bakarken hala göğsü iki kilometre boyunca koşmuş gibi hızlı inip kalkıyordu.
"Size hiçbirşey yapmadık. Bırakın bizi artık... Lütfen." derken gözlerinden birer yaş daha ıslak yanaklarında kayarak çenesine ve oradan da çenesindeki bıçağa damladı.
"Sen gerçekten ölmek istiyorsun..." dedi psikopatça gülümseyen adam. Bıçağını Jisung'un çenesinden çekip göğsünden aşağı sürttükten sonra karnının biraz sol tarafında durdurdu. "Abine yaptıklarımızı biraz da senin üzerinde yapsak mı?" dediğinde Jisung boğuk bir bağırış sesi duydu. Perdenin arkasından gelen sesin kime ait olduğunu merak etmişti.
"Jisung!" Boğuk bağırış seslerinin arasından güçlükle kendi ismini duyunca kaşlarını çattı. Kimdi bu? Başka kimi kaçırmışlardı?
Karnındaki bıçak hafifçe batmaya başlayınca Jisung acıyla bağırdı. Onun bağırmasıyla perdenin arkasındaki ses yükselir oldu. Jisung'un bağırmaları ve boğuk çıkan çığlıklara bir de sandalyenin yere çarpma sesleri eklendi. Sanki biri bağlandığı sandalyede çırpınıyormuş gibiydi.
Tamamı karnına girdikten sonra bir amda çekilen bıçak yüzünden çığlık attı Jisung. Hızlı hızlı nefes alıyor ve bağırarak ağlıyordu. Çığlıklarının arasından söylediği cümleyle onu bıçaklayan adam kahkaha attı. "Minho seni bulacak. Seni bulduğunda böyle gülemeyeceksin!" Boğuk bağırışlar da durunca adamın kahkahaları çoğaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deadly Difficulty 1/Minsung
FanfictionBenim için tek kurtuluş ölümdü. İnsanlar ölümden korkardı değil mi? Ben niye yaşamaktan korkuyorum? Şimdi kendimi bu çatıdan bıraksam mutluluğa erer miyim? "Hey! Ne yapıyorsun sen orada!? Çabuk in oradan, düşeceksin!" *intihar düşüncesi* *kişilik bo...