HERKESE SELAMM
NASILSINIZ? ORUÇ NASIL GİDİYOR BAKALIM?
YILDIZIMIZI VE ARA SATIR YORUMLARINIZ EKSİK ETMEYİN AŞKLARIM.
...
Hepimiz odaya geçmiş, ben ve yanımda oturan Aktan, tekli koltuklarda oturan kişiler ise Aktanın ablası ve babasıydı. Ablası Gülsen babası Nihat ile tanışmıştım.
"Dediğim gibi, Aktan şakacı biri o yüzden şaka yaptı." Ablası şüpheli gözler ile bir bana bakıp birde kardeşine baktı. "Alp ve şakacı olmak? siz yeni çıkıyorsunuz sanırım yoksa onun ne kadar ciddi bir insan olduğunu bilirdin gibi?" ama sonra aklına bir şey gelmiş gibi , "sen ona Aktan mı diyorsun?" diyince başımı salladım.
"Alp yaptığın gerkesiz şakaya bir şey demek ister misin?" Nihat beyin sert sesi ile aslında aktana ne kadar benzediğini fark ettim. "Siz gelmeden önce tartışıyorduk, ben tanıştırmak istiyorum ama Hazen erken olduğu için kaçacaktı. Bende tutunca, sizde o sıra denk geldiniz." Sinirli bir şekilde ona dönünce, koltukta dibimde bitip elimi tutu. "Sevgiliyiz işte." Nihat bey durdu bana ve Aktana baktı, en sonunda yüzünde oluşan gülümseme ile "Aferin hep sözümü dinle." Aktan bundan memnun değilmiş gibi ağzının içinde "sen öyle san" demesini ben hariç kimse duymadı.
Başımı Aktana çevirip "ne yapıyorsun?" diyince gülümseyip biraz yüksek sesle "bende seni seviyorum ama utanacak bir şey yok." demesi ile Aktanın ablasının gülüp yanıma gelmesi bir oldu. "Utanacak hiç bir şey yok, hem uzun zamandır ilk defa Aktanın başkası ile çıktığını duyuyorum. Aşırı şaşkınım kusura bakma olur mu? keşke böyle tanışmasaydık." Ne diyeceğimi bilmiyordum ve bu gerizekalı bana hiç yardımcı olmuyordu.
Aktanın babasının sesi ile ona döndüm. Üstünde lacivret bir takım vardı. Ne kadar yaşını aldığını düşünsemde oldukça genç ve dinç duruyordu. Aktanın gözleri kahverngiydi ama babasının mavi, belki annesine çekmiştir gözleri. "Nerde oturuyorsun? biraz kendinden bahsetsene kızım." Samimi bir tona bürünmüştü. Aktanın soğuk sesine zıt bir şekilde. Ama aktan benden önce lafa atladı.
"Benim sevgilimin nerde oturduğu ve kendi ile alakalı hiç bir şeyi sizi ilgilendirmez." Aktanın sert sesine karşı onların arasında olan bir konu olarak düşündüm. Belki de ailesi ile arası iyi değildi. Ama şuanda soruyu bana sormuşlardı.
"Ahmet Kadalar, belki tanıyorsunuzdur? Oğlu Efran yakın arkadaşım onlarda kalıyorum." Adamın yüzünde ki tebessüm büyüdü. "Tanırım tabii çok da severim, babası ayrı oğlu ayrı iyidir." Başımı salladım. Burda herkes birbirini tanıyor gibiydi. Tanımam dese şaşırırdım aslında.
Telefonum çalınca ilk defa bu kadar mutlu oldum. İzin isteyip kimin aradığına bile bakmadan odadan çıktım. Arayan Efran'dı. "Efendim" kaçamak bakışlar ile birinin gelip gelmediğini kontrol ediyordum. "Efendim mi? Hazen sen şaka mısın?" benim lafım bu yanlız.
"Ne oldu?" diye sordum. "Okula gelmedin. Yolda seni Alp'in arabasında gördüm. Senin onun arabasında ne işin var?" Vücuduma yayılan sinirle "sen kimsin bana hesap soruyorsun?" ani çıkışım ile Efran bir süre cevap vermedi. "Hesap sormuyorum sadece onunla görüşmeni istemiyorum." Az önce ki olayında sinirime olan katkısı ile "hangi hakla?" Efranın cevap vermesini beklemeden kapattım. Cidden artık sinirlerim bozuluyordu, buraya geldiğimden beri sinirlerim sanki çok normalmiş gibi üstüne gidiyorlardı.
"Hesap mı soruyor o sana?" Aktan'ın sesi ile arkamı döndüm, döner dönmez burnumun dibinde beklemiyordum. Sinile bir kaç adım geri gittim. Bu onun hoşuna gitmiş gibi gülümsedi. "Sanane, sen kimsin?" sesimin bir tık yükselmesi ile Aktan'ın yüzünde ki ifade yerini ciddiyete bıraktı. "Bağırma, ayrıca sevgilin olduğum için sormaya hakkım var diye düşünmüştüm." Bilerek yapıyordu. Sinir etmek hoşuna gidiyordu çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MOKİTA
General FictionUmutlar güzel bir silahtır ama hayal kırıklığı o silahtan çıkan sonuçtur. Yaşanmışlar o silahı doğrultur , doğrultuğum silah benim bilip içimde söylemeye cesaret edemediğim mokitaydı. ...